velayeti annede olan çocuğun soyadı değişikliği dilekçesi
naskah drama 9 orang tentang kehidupan remaja. Ankara 4. Aile Mahkemesi, velayeti annede olan çocuğun annenin soyadını alması istemiyle açılan davanın kabulünü karara göre, isimli kadın ile Azerbaycanlı C. Balayev 2013'te evlendi. Çift, kısa süre sonra boşanma davası açarken 2014'te müşterek çocukları dünyaya geldi. Boşanma davasını karara bağlayan Manavgat Aile Mahkemesi, babanın hiç görmediği çocuğun velayetini anneye geçen yıl çocuğun Balayev olan soyadını kendi soyadıyla değiştirmek için Ankara 4. Aile Mahkemesinde dava dilekçesinde ortak çocuğun babasını bir gün bile görmediği, babanın çocuğunu görmeye gelmediği, aramadığı, çocuğun da neden soyadının annesinin soyadıyla farklı olduğunu sorguladığı ifade dilekçesinin tebliğ edildiği davalı eski eş herhangi bir beyanda bulunmazken yargılama sırasında tanık olarak dinlenen kişi de davacı kadının beyanlarını sonucunda Hakim Serpil Aydın, davayı kabul ederek 6 yaşındaki çocuğun Balayev olan soyadının annenin soyadıyla değiştirilmesini çocuğun yüksek yararını göz önüne aldı Mahkemenin gerekçeli kararında davacı kadının, velayet hakkının kullanımından kaynaklı olarak çocuğuna kendi soyadını vermeyi istediği soyadını belirleme hakkının da velayet hakkı kapsamında kaldığı kaydedilen gerekçeli kararda şu değerlendirmelerde bulunuldu"Aynı hukuksal konumda olan erkeğe velayet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını belirleme hakkının kadına tanınmamasının velayet hakkının kullanılması bakımından cinsiyete dayalı farklı bir muamele teşkil edeceği, evlilik birliği içinde doğan çocuğun taşıdığı ailenin soyadını evlilik birliğinin sona erdirilmesi ile kendisine velayet hakkı tevdi edilen annenin kendi soyadı ile değiştirmesini engelleyici yasal bir düzenlemenin bulunmadığı ve çocuğun soyadı değişmekle kişisel durumun değişmeyeceği açıktır."Kararda, çocuğun annesiyle aynı soyadı taşımaması nedeniyle kendi kendisini sorguladığı ve bunun çocuğun psikolojisini etkilediği ifade çocuğun yüksek yararı göz önüne alınarak soyadının annenin soyadıyla değiştirilmesinin haklı neden olduğu Bilici'nin değerlendirmeleri Davacı kadının avukatı Fırat Bilici, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kadın erkek arasındaki eşitliği sağlamak adına Anayasa Mahkemesinin de bu konuda verdiği bir karar bulunduğunu şunları dile getirdi"Erkek, velayet kendisinde kaldığı zaman soyadını çocuğuna verebiliyordu ama bugüne kadar kadına böyle bir hak tanınmamıştı. Anayasa Mahkemesinin kararından sonra şansımızı denedik ve boşanma davasından sonra kadının soy ismini çocuğuna verebilmesi için isim davası açtık. Bu, nüfus kaydının düzeltilmesi davası değil, isim davasıydı."Mahkemenin tanık beyanları, Anayasa Mahkemesinin kararı ve Yargıtayın son zamanlardaki içtihatlarını dikkate alarak davayı kabul ettiğini belirten Bilici, "Zaten bu da cinsiyet ayrımcılığı yapılmamasının gereğiydi." diye konuştu.
ANA SAYFAHAKKIMIZDAHizmetlerimizMakalelerDilekçelerİletişimBOŞANMA AVUKATIGÜNCEL HABERLERSIK SORULAN SORULARİŞ HUKUKU AVUKATI ANA SAYFAMakalelerİSİM VE SOYADI DEĞİŞİKLİĞİ DAVASI İSİM VE SOYADI DEĞİŞİKLİĞİ DAVASI İSİM VE SOYADI DEĞİŞTİRMEÇeşitli sebeplerden ötürü isim değişikliği veya soyisim değişikliği yapmak isteyenler için dava yolu öngörülmüştür. İsim ve soy isim değişikliği yapmak isteyen kimseler, şartlar sağlandığı takdirde, dava yoluyla bu haklarını kullanıp isimlerini değiştirebilmektedirler. Yargıtay, 2017 tarihli bir kararında bu durumu “Ad ve soyadı kişiliğin ayrılmaz bir unsurudur. Kişi bununla anılır ve tanınır, tanımlanır. Ad veya soyadı niteliği gereği onu taşıyan kişi tarafından benimsendiğinde anlam taşır. Adını benimsemeyen kişiliği ile özdeşleşmeyen kimsenin, adını değiştirmek istemesi en doğal hakkıdır. Böyle bir durumda, ad değiştirme istemlerini içeren davalarda davacının tercih ve arzusunun ön planda tutulması ve öncelikle dikkate alınması gerekir.” şeklinde değiştirilmesi, TMK 27 Maddesinde geçmektedir. İsmin değiştirilmesi için haklı bir sebebin varlığı gerekmektedir. Haklı bir sebebin varlığı halinde isim değişikliği hakimden talep edilebilir. İsim değişikliği yapılması halinde nüfus siciline kayıt ve ilan olunur. İsmin değiştirilmesi ile kişisel durum değişmeyecektir. İSİM VE SOYİSİM DEĞİŞİKLİĞİ DAVASININ ŞARTLARIİsim ve soy isim değişikliği davasının açılması için haklı sebebin varlığı gerekmekte olup, haklı sebeplere örnek olarak; Kişinin isminin gülünç ve komik olmasıDin değişikliğiKişinin isminin toplumun yapısı, genel ahlak kuralları ve örf adetlerine aykırı olmasıKişinin, kimliğinde yazan isimden farklı bir isimle tanınıyor olmasıKişinin terör örgütü mensubu veya toplumda tanınan bir suçluyla aynı ismi taşıyor olmasıİsim ve soyisim değişikliği davasının şartları yukarıda sayılan sebepler ile sınırlı değildir. Yukarıda belirtilen örnekler yalnızca bir kısmı olup, bunlar dışında haklı bir sebebin varlığı halinde hakuki menfaati bulunan herkes dava VE SOYİSİM DEĞİŞİKLİĞİ DAVASI NASIL AÇILIR?Bu davayı açmak için öncelikle uygun bir dava dilekçesi hazırlanmalıdır. Kişi bu davayı kendisi açabileceği gibi bir avukat aracılığıyla da açabilir. Avukatın mutlaka özel yetkili olması gerekir. Yaşı küçük kimseler ise bu haklarını, velayetinin bulunduğu velisi ya da vekâlet verdikleri avukat aracılığıyla kullanabilir. Duruşma, Nüfus Hizmetleri Kanunu m. 36 uyarınca nüfus müdürü veya görevlendireceği nüfus memuru huzurunda görülür ve karara VE SOYİSİM DEĞİŞİKLİĞİ DAVASI KAÇ KEZ AÇILABİLİR?5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu hükmü uyarınca, nüfus kaydının düzeltilmesi davası bir kere açılabilmekte idi. Ancak Anayasa Mahkemesi tarihli 2011/34-48 sayılı kararıyla bu hükmü Anayasa’ya aykırılık gerekçesiyle iptal etmiş olup, bu dava birden fazla kez VE SOYİSİM DEĞİŞİKLİĞİ DAVASINDA ZAMANAŞIMIBu dava herhangi bir süreye tabi değildir. İsim değişikliği yapmak isteyen kişi, zamanaşımı ve hak düşürücü süreye tabi olmaksızın bu davayı her zaman VE SOYADI DEĞİŞTİRME DAVASININ TARAFLARIBu davada davacı taraf isminin değişmesini talep eden kişi iken, davalı taraf ise nüfus müdürlüğüdür. Haklı bir sebebi varlığı halinde hukuki menfaati bulunan herkes davası VE SOYADI DEĞİŞTİRME DAVASI GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEMEİsim değiştirme davasında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Yetkili mahkeme ise davacının yerleşim yeri veya nüfusa kayıtlı olduğu yerdir. Bu dava, davacının yerleşim yeri veya nüfusa kayıtlı olduğu yer Asliye Hukuk Mahkemesi’nde AÇMADAN İSİM DEĞİŞTİRMEK MÜMKÜN MÜ?Ek6/12/2019-7196/61 maddesi İle Nüfus Hizmetleri Kanunu’na eklenen 11. geçici madde sayesinde 24/12/2022 tarihine kadar sadece belirli nedenlerin varlığı durumunda dava açmaksızın nüfus müdürlüğüne başvurularak isim değişikliği yapılabilir. İlgili madde hükmüne göre; “Kişinin üç yıl içerisinde yerleşim yerinin bulunduğu nüfus müdürlüğüne yazılı olarak başvurması kaydıyla; 21/6/1934 tarihli ve 2525 sayılı Soyadı Kanununun 3 üncü maddesine aykırı soyadları ile yazım ve imla hatası veya düzeltme işareti kullanılmamasından kaynaklanan anlam değişiklikleri bulunan, genel ahlaka uygun olmayan, toplum tarafından gülünç karşılandığı değerlendirilen ad ve soyadları, mahkeme kararı aranmaksızın, il veya ilçe idare kurulunun vereceği kararla bir defaya mahsus olmak üzere değiştirilebilir. İl ve ilçe idare kurullarının vereceği karar kesindir. Soyadı değiştirilen erkek ise kendisi ile birlikte varsa karısının ve müracaat tarihinde ergin olmayan çocuklarının da soyadları düzeltilir. Soyadı değiştirilen kadın ise kendisi ile birlikte ergin olmayan evlilik dışı çocukları varsa onların da soyadları VE SOYADI DEĞİŞİKLİĞİ DAVASI YARGITAY KARARLARIVelayeti Annede Olan Çocuğun İsim ve Soyadı Değişikliği “…Çocuğun üstün yararı gereği, anne hiçbir gerekçe göstermeden, sırf velâyetin kendisinde olduğunu ileri sürerek çocuğa kendi kızlık soyadının verilmesini isteyemez. Anne tarafından çocuğun soyadının değiştirilmesi davası açıldığında, çocuğun üstün yararına bakılır. Eğer çocuğun üstün yararı varsa annenin kızlık soyadı çocuğa verilebilir. Üstün yarar yoksa davanın reddine karar olayda, velâyet hakkına sahip davacı anne, soyadlarının farklılığı sebebiyle günlük işlemlerde sorunlar yaşadıklarını, kardeşi olan ...'nin soyadının da ... olarak değiştirildiğini ve ...’nin kardeşi ile soyadının farklı olmasını sorguladığını ileri sürmüş ve davacı tanıkları da bu hususları beyan etmişlerdir. Anne ile kardeşinin soyadı aynı iken çocuğun soyadının farklı olmasının ilerleyen yaşlarda olumsuz sonuçlara yol açabileceği gibi şu aşamada çocuğun soyadının annenin soyadı ile değiştirilmesi halinde, üstün yararı bakımından ruhsal gelişiminin olumsuz etkileneceği ileri sürülmemiş olup, aksine çocuğun soyadının annenin soyadıyla değiştirilmesinde çocuğun üstün yararının bulunduğu anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesinin benzer olaylarda verdiği hak ihlaline ilişkin kararları da gözetilerek davanın kabulüne karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir. Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA…” Yargıtay 2. Hukuk Dairesi T. 2021/2572 E., 2021/4104 K.Çocuğun Annenin Soyadını Alması“…Somut olayda, idrak çağındaki çocuklar ... ve ... ..., tarihli celsede dinlenilmiş, çocuklar davacı anneyle soy isimlerinin farklı olması sebebiyle, okul hayatında arkadaşları tarafından dalga geçildiğini bu nedenle kendilerini kötü hissettiklerini duruşmada belirtmişlerdir. Çocukların soyadlarının, annenin soyadı ile değiştirilmesi halinde, üstün yarar bakımından ruhsal gelişiminin olumsuz etkileneceği ileri sürülmediği gibi, aksine çocukların soyadının annenin soyadıyla değiştirilmesinde çocukların üstün yararının bulunduğu anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesinin benzer olaylarda verdiği hak ihlaline ilişkin kararları da gözetilerek davanın kabulüne karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir. Yukarıda açıklanan sebeple... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince 27/10/2020 tarih 2020/513 esas 2020/1234 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA…” Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/1042 E., 2021/2206 K.İsim ve Soy İsim Değiştirme Davasında Görevli Mahkeme “…4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 27. maddesi uyarınca, haklı bir sebebe dayanmak kaydıyla, adın değiştirilmesi hâkimden istenebilir. Diğer yandan, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesinin 1/a bendinde, nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davalarının düzeltmeyi isteyen şahısların yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılacağı hükme bağlanmıştır. Aynı Kanunun b fıkrasında ise ad ve soyada ilişkin düzenleme bulunmaktadır. Davacının talebinin çekişmesiz yargı kapsamında olmadığı, adı geçen kanun maddeleri uyarınca asliye hukuk mahkemesinde görüleceği Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25/12/2013 gün ve ... E. - ... K. sayılı ilâmıyla da benimsenmiş olmakla, 5490 sayılı Kanunun 36/1-a-b maddesi kapsamında olan uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir…” Yargıtay 20. Hukuk Dairesi T. 2015/16204 E., 2016/2533 K.Velayeti Anneden Olan Çocuğun Soyadının Annenin Kızlık Soyadı İle Değiştirilmesi“Dava; velayet hakkına sahip davacı annenin ortak çocuğun soyadının kendi kızlık soyadı ile değiştirilmesi talebine yöneliktir…Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, velayet hakkına sahip davacı anne, ortak çocuk henüz iki günlük iken tarafların ayrıldığını, o günden bu yana dahili davalı babanın ortak çocuğu görmediğini, arayıp sormadığını, kendisinin ise yeniden evlenip tekrar anne olduğunu, yeni eşini baba olarak bildiğini, ortak çocuğun okula başlaması ve diğer sosyal ortamlarda bulunması ile kendisinin soyadının ailesinin ve kardeşinin soyadından neden farklı olduğunu sorgulamaya başladığını, çocuğun öz babasını hiç tanımadığını, çocuğa kendi soyadının verilmesinin çocuğun menfaatine olacağını ileri sürmüş, davacı tanıkları da ortak çocuğun bebeklikten bu yana anne yanında olup dahili davalı babanın çocuğu arayıp sormadığını beyan etmişler, dahili davalı baba da cevap dilekçesinde küçüğün aile ortamının ve psikolojisinin daha fazla bozulmaması için şimdilik rızai ve icrai görüşme yoluna başvurmadığını, küçüğün yaşının dolmasını ve aklının kemâle ermesini beklediğini beyan ederek çocukla bir iletişiminin olmadığını kabul ne kadar bölge adliye mahkemesince davacı annenin isteği, çocuğun soyadının yeni eşinin soyadı ile değiştirilmesi şeklinde yorumlanmış ise de, gerek dava dilekçesi içeriğinin, gerekse de dosya kapsamındaki nüfus kayıtlarının incelenmesinde davacı annenin kızlık soyadının "SAV" olduğu, tarihinde aynı hanenin 37 birey sıra numarasında kayıtlı amcasının oğlu dava dışı ... ile evlendiği, yani kızlık soyadı ile yeni evlendiği eşinin soyadının aynı olduğu, davacı annenin bu ikinci evliliğinden de 2017 doğumlu bir kız çocuğunun bulunduğu anlaşılmakta olup bölge adliye mahkemesinin bu yöne ilişkin gerekçesi açıklanan sebeplerle doğru bulunmamıştır. Hal böyle olunca, çocuğun soyadının annenin kızlık soyadı ile değiştirilmesi halinde, üstün yararı bakımından ruhsal gelişiminin olumsuz etkileneceği ispatlanamadığı gibi, aksine çocuğun soyadının annenin kızlık soyadıyla değiştirilmesinde çocuğun üstün yararının bulunduğu anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesinin benzer olaylarda verdiği hak ihlaline ilişkin kararları da gözetilerek davanın kabulüne karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir. Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA…” Yargıtay 2. Hukuk Dairesi T., 2021/4603 E., 2021/6276 K.İsim ve Soyadı değişikliği ve bu davalardan kaynaklanan uyuşmazlıklar ile ilgili İstanbulda bulunan avukatlık ve hukuk büromuz ile iletişime geçebilirsiniz. İnternet sitemizde yer alan tüm makale ve içeriklerin telif hakkı AKYILDIZ HUKUK BÜROSU'na aittir. Sitemizdeki makalelerin kopyalanması ve izinsiz olarak alınması durumunda hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Alibey mahallesi, Turgut Özal Bulvarı, No13 Kat 2 Daire 4 Silivri/İstanbul
YARGITAY Hukuk Genel Kurulu ESAS 2015/3257 KARAR 2016/117 Taraflar arasındaki “soyadı değişikliği” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen gün ve 2013/466 E. 2014/29 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin gün ve 2014/7895 E. 2014/13747 K. sayılı ilamı ile; "...Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının eski eşinden boşanmasının ardından küçüğün velayetinin davacı anneye verildiğini, boşanmadan dolayı annenin soyadı ile çocuğun soyadının farklı hale geldiğini ve bu durumun çocuğu ruhsal olarak rahatsız ettiğini, onun her türlü ihtiyacını karşılayan annesini de resmi işlemlerde zora soktuğunu bu sebeplerle ve dayanak olarak Anayasa Mahkemesinin tarihli 2010/119 Esas, 2011/165 Karar sayılı, 2525 sayılı Nüfus Kanununun ikinci fıkrasını Anayasa'ya aykırı bularak iptal eden kararını esas alarak haklı sebebin de oluştuğu gerekçesi ile küçük ...'nın, annesi-davacının soyadı olan ... şeklinde değiştirilmesini istemiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden; küçüğün babasının ..., annesinin.. olduğu, ...'nın velayetinin davacı olan annesi ...'ye bırakıldığı anlaşılmaktadır. 2525 sayılı Soyadı Kanunu'nun 4. maddesinin ikinci fıkrasının “evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği soyadı alır” şeklindeki birinci cümlesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesinden sonra bilhassa boşanmalar sebebiyle somut olayda olduğu gibi zaruri nedenlerle velayetin anneye bırakılması hallerinde velayet hakkına sahip annelerin çocuklarına kendi soyadlarını vermek amacıyla bu tür soyadı değişikliği davalarını açtıkları görülmektedir. 2525 sayılı Kanunun düzenlemenin, Yasanın genel gerekçesinden de anlaşılacağı gibi ilk defa soyadı alınması ile ilgili olduğu ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 321. maddesindeki hüküm karşısında, bu kuralın günümüzde sadece bazı istinai durumlarda uygulanabilmesinin söz konusu olduğu Anayasa Mahkemesince de kabul edilmektedir. Yüksek Mahkeme sözü edilen maddeyi Türk Medeni Kanunu'nun 335 ve 336. maddeleriyle Anayasa'nın 10. ve 41. maddelerine aykırılığı nedeniyle iptal etmiştir. Tüm bu maddeler, velayet hakkının kullanılmasında kadın ve erkeğin birbirlerine eşit oldukları ilkesini ön plana çıkarmaktadır. Eski 743 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun eşitliğe aykırı hükümleri, bu yasanın yürürlükten kaldırılmasıyla son bulmuştur. Birleşmiş Milletler Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi hükümleri ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarında da çok geçerli nedenlerin varlığı dışında yalnızca cinsiyete dayalı bir farklı muamelenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 14. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağını ihlal ettiği kabul edilmektedir. Eşitlik ilkesi, Anayasa Mahkemesinin kararında da değinildiği gibi aynı konumda bulunan kadın ve erkeğin yasalar önünde eşit haklara sahip olmasını gerektirmekte, diğer bir ifadeyle kadın veya erkeğin kendi lehine bir üstünlük yarışına girmesine hukuk düzeni izin vermemektedir. Anayasa Mahkemesince iptal edilen yasa maddesi Kanunun kabul edildiği tarihinin koşullarına göre misyonunu tamamlamış bulunmaktadır. Esasen aradan geçen zaman içinde yukarıda kısmen değinilen hukuki gelişmeler karşısında iptalinden başka bir çare de kalmamıştır. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 321. maddesindeki “Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin soyadını taşır." hükmünün Anayasaya aykırı olmadığına karar vermiştir. Buradaki “aile” deyiminden babanın anlaşılacağı Anayasa Mahkemesince de kabul edilmiştir Anayasa Mahkemesinin gün ve 2005/114-2009/105 sayılı kararı. Buna karşılık Türk Medeni Kanununun sözü edilen bu maddesindeki “evli değilse ananın” ibaresi Anayasanın 10 ve 41. maddelerine aykırı bulunarak baba lehine iptal edilmiştir. Bu maddenin iptalinden önce anne ve babanın sonradan evlenmesi Türk Medeni Kanunu'nun 292. maddesi ya da aynı Kanunu'nun 27. maddesine bağlı haklı nedenlerden dolayı soyadının değiştirilmesi halleri dışında çocuğun babanın soyadını alma imkanı bulunmamaktaydı. Yukarıdaki açıklamalar ışığında bir çocuğa soyadı verilmesi için o çocuğun doğum tarihinde annesi ile babasının evli olup olmadığına bakmak gerekir. Doğum gününde anne ve baba evli ise çocuk babanın, diğer bir anlatımla ailenin soyadını alacaktır. Çocuğun soyadı bu surette belirlendikten sonra, onun soyadını velayet hakkına vs. nedenlere dayanarak değiştirmek Türk Medeni Kanununun 321. maddesindeki düzenleme karşısında mümkün değildir. Ancak çocuk, ergin olduktan sonra Türk Medeni Kanununun 27. maddesindeki koşulların varlığı halinde soyadını her zaman değiştirmek hakkına sahiptir. Velayet hakkı anne ve baba için normal şartlarda çocuğun ergin olmasına yani onsekiz yaşını tamamlamasına kadar devam eden geçici bir haktır. Boşanma nedeniyle velayet hakkının sırf anneye verilmiş olması çocuğun soyadının değiştirilmesi için haklı bir neden sayılmadığı gibi hukuki mevzuat da buna cevaz vermemektedir. Bir an için mevzuatın böyle bir duruma izin verdiği kabul edilse dahi sonradan gelişen sebeplerden dolayı çocuğun yararı açısından velayetin babaya yeniden verilmesi hallerinde bu kez baba, velayet hakkına dayanarak tekrar çocuğun soyadını değiştirmek isteyecektir. Madem ki velayet kimde ise çocuk onun soyadını taşıyacaktır, o halde baba bu haktan mahrum edilemez. Böyle bir uygulamanın nüfus kayıtlarının güvenilirliğini ve istikrarını zedeleyeceği ve asıl bu gibi uygulamaların çocuğun ruh hali üzerinde çok derin ve etkili travma yaratacağı açıktır. Yargı mercilerinin bu durumu ve çocuğun yüksek yararını gözeterek anne ile babanın ya da ailelerin hukuken oluşmuş statüleri değiştirmeye çalışmalarına izin vermemesi gerekir. Somut olaya gelince; soyadının değiştirilmesi istenen ...'in evlilik içinde doğduğu ve Türk Medeni Kanunu'nun göre ailenin, diğer bir deyimle babanın soyadını aldığı anlaşılmıştır. Böylece bu çocuk reşit oluncaya veya baba Türk Medeni Kanunu'nun 27. maddesindeki koşulları kanıtlayarak soyadını değiştirmedikçe soyadını değiştirme konusu yasal olarak kapanmıştır. Çocuğun anne ve babasının boşanmış olması, sadece boşanma ve velayet hakkı nedeniyle anneye böyle bir dava açma hakkı bahşetmez. Davacı tarafın dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların ve gerekçelerin hukuki bir dayanağı bulunmadığı gibi soyadı değişikliğinin çocuğun evlilik içinde doğmakla kazandığı meşru statüye ve onun yüksek menfaatlerine zarar vereceği gerçeği karşısında mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü doğru görülmemiştir …” gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü Dava, küçüğün soyadının velayeti kendisine verilen annenin soyadı olarak değiştirilmesi istemine ilişkindir. Davacı vekili, velayeti anneye verilen küçüğün soy isminin farklı olmasının okul ve sosyal çevresinde problemler yarattığını, arkadaşlarının alay konusu yaptığını, müvekkilinin bu nedenlerle okula gitmek istemediğini beyan ederek küçüğün soyadının, annesinin soyadı ile değiştirilmesine karar verilmesini talep etmiş, davalı Nüfus idaresi davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, haklı sebebin ve anne soy ismini taşımada menfaat bulunduğu hususunun sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı Nüfus İdaresi temsilcisinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda gösterilen nedenlerle bozulmuştur. Yerel Mahkemece, bozma öncesi gerekçeler genişletilerek önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davalı Nüfus İdaresi vekili getirmiştir. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; evlilik birliği içinde doğan ve boşanma ile velayeti annesine verilen, halen babasının soyadını taşıyan küçüğün soyadının, annesinin soyadı olarak değiştirilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında işin esasının incelenmesinden önce uyuşmazlıkta evlilik birliği içerisinde doğan, anne ve babanın boşanmış olması nedeni ile velayet hakkı annede bulunan ve halen babanın soyadını taşıyan çocuğun soyadının değiştirilmesi istemli davada asliye hukuk mahkemesinin mi yoksa aile mahkemesinin mi görevli olduğu hususu ön sorun olarak incelenmiştir. Eldeki dava ile evlilik birliği içinde doğan çocuğun, doğumla kazandığı "aile soyadının" annenin bekarlık soyadı ile değiştirilmesi talep edilmektedir ve dava velayete sahip olan anne tarafından açılmıştır. Başka bir ifade ile soyadının değiştirilmesi talep edilen ergin kişi değil, çocuktur. O halde, göreve ilişkin ön sorunun çözümü; çocuğa soyadını kazandıran pozitif hukuk normlarıyla ve çocuğun doğumla kazandığı soyadını belirleme hakkının, velayeti kullanma hakkının kapsamında bulunup bulunmadığıyla yakından ilgilidir. Ancak soyadından, öncelikle ve ilk bakışta kişinin nüfus kütüğüne yazılmış soyadı anlaşıldığına göre, bundan önce, kişisel durum sicillerinin niteliği ve bu sicillerde yapılacak düzeltmelerle ilgili hükümlere kısaca değinmekte yarar vardır. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 5. maddesi uyarınca nüfus kütükleri, kişilerin kimliklerinin, yerleşim yeri adreslerinin, aile bağlarının, vatandaşlık durumlarının ve şahsi hallerinin belirlenmesi amacıyla ilçe ve aile esasına göre nüfus olaylarının tescil edildiği, daimi olarak saklanması gerekli resmi sicillerdir Aile kütüğü, özel kütük ve yedeklerinden oluşur 5490 s. NHK. m. 3/1-ş. Aile kütüklerinde de, kişinin kimlik numarası, adı, soyadı, cinsiyeti, baba ve ana adı ile soyadları, evli kadınların önceki soyadları, doğum yeri ile gün, ay ve yıl olarak doğum tarihi ve kütüğe kayıt tarihi, evlenme, boşanma, soybağının kurulması veya reddi, ölüm, vatandaşlığın kazanılması veya kaybedilmesi kişinin kayıtlı bulunduğu il, ilçe, köy, mahalle adı, cilt, aile ve birey sıra numarası, kişisel durumda meydana gelen değişiklikler veya yetkili makamlarca yapılan düzeltmeler, medeni hali, yerleşim yeri adresi gibi kişisel bilgiler yer alır 5490 s. NHK. m. 7. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun “Düzeltme” başlıklı 39. maddesi gereğince, mahkeme kararı olmadıkça kişisel durum sicilinin hiç bir kaydında düzeltme yapılamaz. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun “Kayıt Düzeltilmesi” başlıklı 35. maddesinin 1. fıkrasında göre de; kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiç bir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz. Mahkeme kararıyla yapılan kayıt düzeltmelerinde de, aynı Kanunun 36. maddesinde gösterilen usul uygulanır. Yine aynı Kanunun “Nüfus Davaları” başlıklı 36. maddesinde ise, nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davalarının asliye hukuk mahkemelerinde görülüp karara bağlanacağı düzenlenmiştir. Ad ve soyadının değişmezliği bütün çağdaş hukuk sistemlerinde temel ilke olarak kabul edilmiştir. Hiçbir hukuk sistemi, rastgele ve her istenildiğinde ad ve soyad değişikliği yapılmasına izin vermemiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun “Adın değiştirilmesi” başlıklı 27. maddesi gereğince, adın değiştirilmesi ancak haklı sebeplere dayanılarak hakimden istenebilir. Adın değiştirildiği nüfus siciline kayıt ve tescil olunur. 2525 sayılı Soyadı Kanununa göre taşınması zorunlu önad ve soyadı TMK’nın 27. maddesi hükmü kapsamındadır. Kanun, bu maddede görevli mahkemeyi göstermemiştir. Ne var ki, adın haklı sebeple değiştirilmesine ilişkin dava, kişisel durum sicilindeki mevcut kaydın değiştirilmesini ve düzeltilmesini gerektirdiğinden, esas itibarıyla "nüfus kaydının düzeltilmesi" niteliğinde olduğu ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesine göre de, nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davalarının, düzeltmeyi isteyen şahıslar ile ilgili resmi dairenin göstereceği lüzum üzerine Cumhuriyet Savcıları tarafından yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılıp karara bağlanacağı açık ve tartışmasızdır. Dolayısıyla, evli kadının, kocasının soyadı olmaksızın sadece kızlık soyadını kullanma talebine TMK. m. 187 ilişkin olanları hariç, çocuğun önadının değiştirilmesi için yasal temsilcileri tarafından açılan davalarla, ergin kişilerin ad ve soyadlarının değiştirilmesi davalarında görevli mahkemenin 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesinde yer alan hüküm gereğince asliye hukuk mahkemesi olduğunda bir duraksama bulunmamaktadır. Çocuğun soyadına gelince; Çocuğun hangi soyadını alacağı, TMK’nın 321. maddesinde, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununda, Soyadı Nizamnamesinde ve Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelikte düzenlenmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun “Soyadı” başlıklı 321. maddesine göre, "Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin, evli değilse ananın soyadını taşır. Ancak, ana önceki evliliğinden dolayı çifte soyadı taşıyorsa çocuk onun bekarlık soyadını taşır." Bu maddede geçen "evli değilse ananın" ibaresi, Anayasa Mahkemesinin tarih 2005/114 esas, 2009/105 sayılı kararıyla, Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiştir. İptal kararı, tarihli ve 27369 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Kararda, iptal edilen ibarenin doğuracağı hukuksal boşluğun, kamu yararını ihlal edici nitelikte olduğu görüldüğünden, kararın yürürlüğünün bir yıl ertelenmesine karar verilmiştir. Bu nedenle iptal hükmü, tarihinde yürürlüğe girmiştir. İptal hükmünün yürürlüğe girmesiyle TMK’nın 321. maddesi “Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin soyadını taşır. Ancak, ana önceki evliliğinden dolayı çifte soyadı taşıyorsa çocuk onun bekarlık soyadını taşır” şeklini almıştır. O halde, Türk Medeni Kanununa göre çocuk, ana ve baba evli ise, ailenin soyadını alacaktır. Aile soyadı ise, babanın soyadıdır. Bu maddede yer alan düzenleme, emredici nitelikte olup, taraflarca aksi kararlaştırılamaz ve uyulması zorunludur. Aynı hüküm, Soyadı Nizamnamesinde de yer almaktadır. Nizamnamenin, tarihli 27214 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Soyadı Nizamnamesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tüzük ile değiştirilen 15. maddesine göre; "Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üç yüz gün içinde doğan çocuklar babalarının soyadını taşırlar...” tarihli 26355 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe konulan Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 22. maddesinin 1. fıkrasına göre de, “Evlilik içinde veya herhangi bir nedenle evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde Türk babadan olan veya Türk anadan doğan çocuklar doğumlarından başlayarak Türk vatandaşlığını kazanırlar. Bu çocuklar babanın soyadını alır ve aile kütüklerinde babalarının hanesine yazılırlar...” Evlilik dışında veya evliliğin sona ermesinden itibaren üç yüz günden sonra doğan çocuk, anasının bekarlık soyadını alır Soyadı Nizamnamesi m. 15/1, Nüfus Hizmetleri Kanunu Yönetmeliği m. 23/1. Evlilik dışında doğmuş çocuklar, ana ve babanın birbirleri ile evlenmesi veya babalarının tanıması ya da hakimin babalığa karar vermesi ile babanın soyadını alırlar Soyadı Nizamnamesi m. 15/1, Nüfus Hizmetleri Kanunu Yönetmeliği m. 23/2-3-4. Evlatlık küçük ise, evlat edinenin soyadını alır. Ergin olan evlatlık, evlat edinilme sırasında dilerse, evlat edinenin soyadını alabilir TMK. m. 314/3, Soyadı Nizamnamesi m. 15/2. Anası ve babası belli olmayan bulunmuş çocuklara soyadını nüfus müdürü verir 5490 s. NHK. m. 19/3. Görüldüğü gibi, çocuk soyadını; doğumla, soybağının kurulmasıyla, evlat edinme yoluyla ve idari yolla kazanmaktadır. Çocuk evlilik birliği içerisinde doğmuş ise; ailenin, başka bir ifade ile babanın soyadını; çocuk, evlilik birliği dışında doğmuş ve babayla bir soybağı kurulmamış ise anasının soyadını; soybağı ana ve babanın sonradan evlenmesiyle veya tanıma TMK. yahut da mahkeme kararıyla TMK. m. 301 kurulmuş ise çocuk babasının soyadını almaktadır. Bu düzenlemelerden çıkan sonuç şudur ki; çocuğun soyadı, ana ve babasıyla soybağı ilişkisini göstermektedir. O halde, ergin olmayan çocuğun, doğumla veya kan bağına dayanan soybağının yahut da yapay soybağının evlat edinme kurulmasıyla kazandığı soyadının; velayet hakkına sahip olan ebeveyn ya da çocuk vesayet altında ise vasisinin talebiyle değiştirilip değiştirilemeyeceği sorunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 321. maddesi hükmü ve soybağının hükümleri esas alınarak çözülecektir. Bu hüküm ve soybağının hüküm ve sonuçlarına ilişkin diğer düzenlemeler, TMK’nın "Aile Hukuku" başlığını taşıyan ikinci kitabında, "Hısımlık" başlıklı ikinci kısmının "Soybağının Hükümleri" başlıklı ikinci ayırımında yer almaktadır. Bu aşamada belirtilmelidir ki 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun “Aile mahkemelerinin görevleri “ başlıklı “1. tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun Üçüncü Kısım hariç olmak üzere İkinci Kitabı ile tarihli ve 4722 sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler,…” Hükmünü içermekte olup, sözkonusu uyuşmazlıklarda aile mahkemeleri görevlidir. Bir uzmanlık mahkemesi olarak tasarlanan ve kendine özgü usul hükümleri taşıyan bu kanun, evvelce genel hukuk mahkemelerince bakılan aile hukukundan doğan dava ve işleri bu mahkemelerden alarak uzmanlık mahkemesine vermiştir. Bu Kanunun 7. maddesinin 3. fıkrası gereğince de; özel kanunlardaki hükümler saklı kalmak kaydıyla; bu kanunda hüküm bulunmayan konularda Türk Medeni Kanununun Aile Hukukuna ilişkin usul hükümleri ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır. Dava, ergin kişinin haklı sebeple soyadının değiştirilmesi niteliğinde değil, evlilik birliği içerisinde doğan çocuğun, doğumla kazandığı "aile soyadının" değiştirilmesi talebine ilişkin olduğuna göre, davanın çözüm yeri, aile mahkemesi kurulmuş olan yerlerde aile mahkemeleri, kurulmamış olan yerlerde ise davaya aile mahkemesi sıfatıyla bakacak olan asliye hukuk mahkemeleri görevlidir. Öte yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre, mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir. ve Mahkemenin görevli olması dava şartıdır. m. 114/1 -c Dava şartlarının mevcut olup olmadığı ise ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir m, 115/1. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun tarih, 2015/18-259 E., 2015/2625 K. sayılı ilamında da aynı ilkeler benimsenmiştir. Tüm bu açıklamaların ışığında somut olaya gelince; görülmekte olan davada, evlilik birliği içinde doğan çocuğun, doğumla kazandığı "aile soyadının" annenin bekarlık soyadı ile değiştirilmesinin talep edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda dava aile hukukuna dayanmakta olup, böyle bir uyuşmazlığın aile mahkemesinde çözümlenmesi gerekir. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından davanın haklı sebeple soyadının değiştirilmesi niteliğinde olduğu, bu nedenle uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde çözümlenmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle benimsenmemiştir. Hal böyle olunca görevli mahkemenin aile mahkemesi olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek karar verilmiş olması isabetsizdir. Direnme kararı, açıklanan bu değişik gerekçeyle bozulmalıdır. S O N U Ç Davalı Nüfus Müdürlüğü temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile Yerel Mahkeme direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı BOZULMASINA, gününde oyçokluğu ile karar verildi. KARŞI OY Dava, evlilik birliği içinde doğan, anne ve babanın boşanması sonucu velayeti anneye verilen çocuğun soyadının değiştirilmesi davasıdır. Dava, küçüğe velayeten annesi tarafından açılmıştır. Dava açılan Asliye Hukuk Mahkemesi davayı esasdan inceleyip davanın kabulüne karar vermiş, davalı Nüfus İdaresi vekilinin temyizi sonucu Özel Dairece esasdan bozulmuştur. Mahkemece verilen direnme kararı Hukuk Genel Kurulu'nun çoğunluğu tarafından, görevli Mahkemenin Aile Mahkemesi olduğu gerekçesiyle bozulmuştur. Dava, yukarıda da belirtildiği gibi, çocuğa velayeten annesi tarafından çocuk adına ve soyadı değiştirme davası olarak açılmıştır. Davada, anne; çocuğun velayeti kendisine tevdi edildiğinden, küçüğün de artık kendisinin soyadını alması gerektiği ve velayet kendisinde olduğundan istediği gibi soyadını değiştirebileceği iddialarında bulunmayıp, küçüğün kendisiyle yaşadığından soyadının farklı olmasının küçüğün sosyal durumunu, psikolojisini etkilediğini, okul çevresinde ve resmi ilişkilerde küçüğü zor duruma soktuğunu iddia ederek MK 27. madde uyarınca haklı nedene dayalı olarak soyadı değiştirme talebinde bulunmuş olup, aile hukuku kapsamında soybağı, babalık, nesebin reddi gibi iddialar sözkonusu değildir. Dava, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu kapsamında ve MK. 27. dayalı, bir "nüfus kaydı tashihi – soyadı tashihi davası" dır. Görevli, mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olup, mahkemenin haklı nedenlerle soyadı değiştirme davasında, Medeni Kanunun velayete, evlilik içinde doğan küçüğün soyadının babanın soyadı olduğuna dair hükümleri de değerlendirecek ve ayrıca annenin, MK. 27. maddeye göre haklı sebeple soyadı değiştirmeyi velayeten talep edip edemeyeceğine karar verecek olması, nüfus davası olan bu davaya Aile Mahkemesi'nin görevli olacağı sonucunu değiştirmez. Bu nedenlerle sayın çoğunluğun göreve ilişkin bozma görüşüne katılamıyoruz. . YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ E. 2017/1124 K. 2017/3787 T. Taraflar arasında görülen ve yukarda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. KARAR Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü KARAR Davacı dava dilekçesinde, eski eşi ... 'dan tarihinde boşandıklarını, müşterek çocuklar Mülkiye, ... ve ... 'ın velayetinin kendisine verildiğini ve birlikte yaşadığını, çocukların soyadı ile kendi soyadının farklı olması nedeni ile sorunlar yaşadığını bildirerek Mülkiye, ... ve ... 'ın " ... " olan soyadlarının " ... " olarak değiştirilmesini istemiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 36/1. maddesine göre kişisel durum, bu amaçla tutulan resmi sicille belirlenir. Aynı Kanunun 39. ve Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 35/1. maddesi uyarınca ''Kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz. Ancak olayların aile kütüklerine tescili esnasında yapılan maddî hatalar nüfus müdürlüğünce dayanak belgesine uygun olarak düzeltilir.'' Kişisel durumlardaki değişikliklerin nüfus kaydında belirtilmesi ve doğru olmayan kayıtların düzeltilmesi ile “nüfus kayıtlarının düzeltilmesi” anlaşılır. “Kayıt düzeltilmesi”, aile kütüğüne düşürülmüş nüfus kaydının bir kısmının “düzeltilmesi” veya “değiştirilmesi”dir. Bu dava uygulamada “nüfus kaydının düzeltilmesi davası” olarak adlandırılmaktadır. Önemle vurgulanmalıdır ki; nüfus kaydının düzeltilmesine dair davalarda, resmi kayıt ve belgelere başvurulabileceği gibi, tanık dahil her türlü kanıta başvurulabilir. 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesinde nüfus kayıtlarına dair düzeltme davalarının düzeltmeyi isteyen şahıslar ile ilgili resmî dairenin göstereceği lüzum üzerine Cumhuriyet Savcıları tarafından yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılacağı hükme bağlanmıştır. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 321. maddesi hükmüne göre çocuk, ana ve baba evli ise ailenin soyadını taşır. Boşanma veya ölüm üzerine velayetin annede olması soyadında herhangi bir değişikliğe neden olamaz. Aynı Kanun'un 27. maddesi hükmüne göre haklı nedenin varlığı halinde, soyadın değiştirilmesi mümkün olup hangi hallerin haklı sebep teşkil ettiği konusunda bir yasal düzenleme bulunmadığından ve esasen bu konuda bir kıstas belirlenmesi de sözkonusu olmadığından, haklı sebebin var olup olmadığı, her bir davadaki özel koşullara göre mahkemece belirlenecektir. Yargıtay uygulamalarında, kişinin toplum içerisinde bilinip tanındığı soyadı ile anılmayı ve onu kayden de taşımayı istemesinin haklı neden teşkil edeceği kabul edilmiştir. Soyadı Nizamnamesinin 15. maddesinde; "evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üç yüz gün içinde doğan çocuklar babalarının soyadını taşırlar..." ve Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 22. maddesinde; "Evlilik içinde veya herhangi bir sebeple evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde Türk babadan olan veya Türk anadan doğan çocuklar doğumlarından başlayarak Türk vatandaşlığını kazanırlar. Bu çocuklar babanın soyadını alır ve aile kütüklerinde babalarının hanesine yazılırlar." hükümlerine yer verilmiştir. Anayasa Mahkemesi, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 321. maddesindeki “Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin soyadını taşır." hükmünün Anayasaya aykırı olmadığına karar vermiş, buradaki “aile soyadı” deyiminden babanın soyadının anlaşılacağını belirtmiştir. AYM, 2005/114 E. -2009/105 K. . Velayet hakkının kapsamı Türk Medeni Kanunun 339. maddesinde düzenlenmiş olup buna göre velayetin kapsamında yer alan çocuğun adının ana ve babası tarafından konulacağı belirtilmiştir. Somut olayda, dava dilekçesinde küçük olup velayeti annede bulunan ... , ... ve Mülkiye'nin " ... " olan soyadının " ... " olarak değiştirilmesi istenmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Evlilik birliği içinde doğan çocukların doğumla kazandığı " ... " aile soyadının velayet hakkı kapsamında annenin boşanma sonrası edindiği " ... " soyadı ile değiştirilmesi talebidir ve dava velayet hakkına dayanılarak açılmıştır. Başka bir ifade ile, soyadının değiştirilmesi talep edilen ... , Mülkiye ve ... ergin kişi değil, çocuktur. Davacı annenin velayeti altındadır. Buna göre; taraflar arasındaki uyuşmazlık, evlilik birliği içinde doğan, boşanma ilamıyla velayeti anneye verilen cocuğun, evlilik içinde doğumla kazandığı soyadının, davacı annesinin soyadı ile değiştirilmesinin mümkün olup olmadığı noktasındadır. Çocuğun soyadı TMK'nun soybağının hükümleri başlıklı beşinci ayırımda yer alan 321 vd. maddelerinde, velayet hakkı ve kapsamı ise, 6. ayırımda yer alan 335 vd. maddelerinde düzenlendiğine göre, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi mi, yoksa Aile Mahkemesi mi olduğu hususunun öncelikle çözümlenmesi gerekir. Göreve dair sorunun çözümü; çocuğa soyadını kazandıran pozitif hukuk normlarıyla ve çocuğun doğumla kazandığı soyadını belirleme hakkının velayet hakkının kapsamında bulunup bulunmadığıyla yakından ilgilidir. Ancak, iş bu noktaya geldiğinde soyadını yakından ilgilendiren, şahsi durum sicillerinin niteliği ve bu sicillerde yapılacak düzeltmelerle ilgili hükümlere kısaca değinmekte yarar görülmüştür Nüfus kütükleri, kişilerin kimliklerinin, yerleşim yeri adreslerinin, aile bağlarının, vatandaşlık durumlarının ve şahsi hallerinin belirlenmesi amacıyla ilçe ve aile esasına göre nüfus olaylarının tescil edildiği, daimi olarak saklanması gerekli resmi sicillerdir 5490 s. NHK. m. 5/1 . Nüfus kütükleri; aile kütüğü, özel kütük ve yedeklerinden oluşur. Aile kütüklerinde de kişinin kimlik numarası, kişinin adı, soyadı, cinsiyeti, baba ve ana adı ile soyadları, doğum yeri ile gün, ay ve yıl olarak doğum tarihi ve kütüğe kayıt tarihi, evlenme, boşanma, soybağının kurulması veya reddi, ölüm, vatandaşlığın kazanılması veya kaybedilmesi, kişinin kayıtlı bulunduğu il, ilçe, köy, mahalle adı, cilt, aile ve birey sıra numarası, kişisel durumda meydana gelen değişikliler veya yetkili makamlarca yapılan düzeltmeler, medeni hali, yerleşim yeri adresi gibi kişisel bilgiler yer alır. 5490 . Ad ve soyadının değiştirilmesi ancak haklı sebeplere dayanılarak hakimden istenebilir. Adın değiştirildiği nüfus siciline kayıt ve tescil olunur. 2525 Sayılı Soyadı Kanununa göre taşınması zorunlu önad ve soyadı, Türk Medeni Kanununun 27. maddesi hükmünün kapsamındadır. Kanun, bu hükümde görevli mahkemeyi göstermemiştir. Ne var ki; adın haklı sebeple değiştirilmesine dair dava, kişisel durum sicilindeki mevcut kaydın değiştirilmesini ve düzeltilmesini gerektirdiğinden esas itibarıyla "nüfus kaydının düzeltilmesi" niteliğinde olduğu ve 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesine göre de, görevli asliye hukuk mahkemesinde açılıp karara bağlanacağı açık ve tartışmasızdır. Dolayısıyla çocuğun önadının değiştirilmesi için yasal temsilcileri tarafından açılan davalarla, ergin kişilerin ad ve soyadlarının değiştirilmesi davalarında görevli mahkemenin 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesinde yer alan hüküm gereğince asliye hukuk mahkemesi olduğunda bir duraksama bulunmamaktadır. Çocuğun hangi soyadını alacağı konusunda, yukarda gösterildiği gibi Türk Medeni Kanununun 321. maddesinde, 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununda, Soyadı Nizamnamesinde ve Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelikte düzenlenmeler mevcuttur. Bu düzenlemelere göre çocuk soyadını; evlilik içinde doğmuş ise; ailenin, başka bir ifade ile babanın evlilik dışında doğmuş, babayla bir soybağı kurulmamış ise anasının soybağı ana ve babanın sonradan evlenmesiyle veya tanıma TMK. yahut da mahkeme kararıyla TMK. m. 301 kurulmuş ise babasının soyadını almaktadır. Bu düzenlemelerden çıkan sonuç şudur; çocuğun soyadı, ana ve babasıyla soybağı ilişkisini göstermektedir. O halde, ergin olmayan çocuğun, doğumla veya kan bağına dayanan soybağının yahut da yapay soybağının evlat edinme kurulmasıyla kazandığı soyadının; velayet hakkına sahip olan ebeveyn yahut çocuk vesayet altında ise vasisinin talebiyle değiştirilip değiştirelemeyeceği sorunu, Türk Medeni Kanununun 321. maddesi hükmü ve soybağının hükümleri esas alınarak çözülecektir. Bu hüküm ve soybağının hüküm ve sonuçlarına dair diğer hükümler, Türk Medeni Kanununun "aile hukuku" başlığını taşıyan ikinci kitabında, "hısımlık" başlıklı ikinci kısmının "soybağının hükümleri" başlıklı ikinci ayırımında yer almaktadır. 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1. maddesinde yer alan hükme göre; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere TMK kaynaklanan bütün aile hukukundan doğan dava ve işlerde aile mahkemeleri görevlidir. Bir uzmanlık mahkemesi olarak tasarlanan ve kendine özgü usul hükümleri taşıyan bu Kanun, evvelce genel hukuk mahkemelerince bakılan aile hukukundan doğan dava ve işleri bu mahkemelerden alarak uzmanlık mahkemesine vermiştir. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun görevin belirlenmesi ve niteliği başlıklı 1. maddesinde mahkemelerin görevinin ancak kanunla düzenleneceği ve göreve dair kuralların kamu düzeninden olduğu belirlendiğinden bu husus mahkemelerce yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözetilmesi gerekir. Yukarıya alınan yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar dikkate alındığında mahkemece, davanın, ergin kişinin haklı sebeple soyadının değiştirilmesi niteliğinde değil, evlilik içinde doğan çocuğun, doğumla kazandığı "aile soyadının" velayet hakkı kapsamında değiştirilmesi talebine dair bulunması ve buna dair değerlendirmenin aile mahkemesi tarafından yapılması gerektiğinden davanın görev yönünden reddine kararı verilmesi gerekirken bu isteğin esastan incelenerek reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ Yukarıda açıklanan sebeple hükmün gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair yönlerin incelenmesine şimdilik incelenmesine yer olmadığına taraflarca HUMK'nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, temyiz peşin harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, tarihinde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ E. 2017/102 K. 2017/1972 T. Taraflar arasında görülen ve yukarda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. KARAR Davacı, dava dilekçesinde; davacı ile davalı ...'dan olma çocuk...'in baba soyadı olan “....” soyadını taşırken, boşanma nedeni ile velayet hakkı sahibi annenin açtığı dava ile ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2013/296 Esas sayılı davası ile soyisminin annenin soyismi olan "..." olarak değiştirildiğini, Türk Medeni Kanunu'nun 321. maddesine göre evlilik birliğinde doğan çocuğun baba soyadını taşıyacağını bildirerek doğumlu....'in soyadının tekrar baba soyadı olan “...” olarak düzeltilmesini istemiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacının temyizi üzerine 18. Hukuk Dairesinin 26/05/2015 gün 2014/21197-2015/8713 Sayılı kararı ile bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş olup, bu kez davalının temyiz istemi üzerine dosya Dairemize gönderilmiştir. 18. Hukuk Dairesince karar görevden bozulmamışsa ise de bozma kararından sonra oluşan ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen içtihatlara HGK.'nun tarihli ve 2015/18-259 esas, 2015/2625 karar göre davada asliye hukuk mahkemesi değil, aile mahkemesi görevli olduğundan görevsizlik kararı verilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ Bu itibarla yukarda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle şimdilik diğer yönleri incelenmeksizin hükmün HUMK'nun gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın temyiz edene iadesine, tarihinde oybirliğiyle karar hukukun adaletli dağıtılabilmesi için yargı kararlarının paylaşımına daha çok önem vermektir. sitesi, paylaşılan kararların yargısal faaliyetlerde kullanılmasında herhangi bir hak ve sorumluluk kabul etmemektedir.
Velayet ve ikamet değişikliği Herkeze Selam !... Sorum Yakin Bir Arkadaşim Için 5 Yildir Evliler 3. Yaşinda 1 Tane Erkek çocuklari Var . Iki Tarafta Boşanmak Için Anlaştilar Maddi Imkani Olmadiği Için Anne çocuğu Babaya Birakicak Fakat Hafta Sonu Kendinde Kalmak şarti Ile Soracağim şuki çocuğun Velayeti Babada Iken Baba Ikamet Değişikliği Yaparak çocuğu Istanbul Dişinda Yaşamak şarti Ile Götürmeye Kalkarsa Bunun Için Herhangi Bir önlem Alinabilir Mi ? Sonuç Itibariyle çocuk Anneden Uzaklaştirilacaktir. Babanin Bu Konuda Hakki Var Mi ? Yani Yaparsa Suçlu Durumda Mi Olur ? Davalari Henüz Açilmadi çocuk şuan Babasinda ..... Acil Bilgi Verirmisiniz. Iyi çalişmalar Hukuki NET Güncel Haber 08-05-2006 151923 Nedir? Avukat değilim, anne olarak cevaplamak istedim. bence kesinlikle velayeti babada bırakmasın daha 3 yaşında küçük annesine ihtiyacı var yani. babanın maddi durumu iyide olsa kötüde olsa zaten nafaka ödeyecektir. arkadaşın imkanlarını zorlayıp velayeti babaya bırakmasın derim. şayet velayet babada olursa şehir dışına çıkma yada yeniden evlenme durumunda velayet konusu tekrar gündeme gelip anneye verilebilir. bana kalırsa minik çocuğu mahkemelerde uğraştırmasın velayeti alsın. baba ne kadar bakabilirki çocuğa anne sevgisinden yoksun bırakmasın. hakkınızda hayırlısı olsun boşanmalar ve ortadaki çocuklar kadar üzücü birşey konular benimde başımda. Allah herşeyin hayırlısını versin ve evlilikler bitmesin derim. şartlarınızı zorlayarak evliliği ayakta tutun derim. sevgiler Selam, bende yanıt veren kişiye katılıyorum bir baba asla anne sevgisini veremez çocuk ileriki yaşlarda hep içinde eksiklik hisseder çocuk kesinlikle annnede kalmalı anne baba burada bu konuyu sadece çocukları nasıl mutlu olur ve çocuk için en iyi olanı hangisidir mantığıyla düşünmeli boşanmanın faturasını çocuklar ödüyor hemde çok ağır bir şekilde çocuk kesinlikle annede kalmalı ve babada maddi manevi destek olmalı ben de bir anneyim ve aynı durumdayım fakat çocuğumu bırakmadım LÜTFEN O ÇOCUĞA KIYMAYINNNNN SEVGİLER Görüşleriniz için teşekkür ediyorum iki arkadaşada bu sorun gerçekten benide çok önceki forumlarda da okuduysanız benim sorunum daha farklı fakat çocuğum olmadığı için gerçekten halime şükrediyorum. bahsedilen çocuk tamamiyle bir babanne düşkünü onlarsız da yapamıyor. onlara çok alışkın anne evlendiğinden beri çalışmak zorunda olduğu için sürekli onlar bakıyordu. ne yapacağını şaşırmış durumda . ALLAH HEPİMİZİN YARDIMCISI OLSUN İNŞALLAH . hiç kimse ayrılıktan yana değil ama yürümeyen bir evlilikte kavga ve gürültülerde sizce o çocuk daha çok yıpranmazmı bunu içimden gelerek soruyorum çünkü bir çocuğum olmadığı için belki bunu anlayamıyorum bunu en iyi bilen annelerdir. forumum için avukatlarımız da bilgilendirirse çok iyi olur herkeze iyi çalışmalar... MUTLU VE HUZURLU GÜNLER... Madde 183- Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması hâlinde hâkim, re'sen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alır. Eşler velayet konusunda anlaştıklarından, velayeti hakimin bu yönde karara bağlayacağı kanaatindeyim. Ancak, çocuğun yaşı itibariyle anne ilgisi ve sevgisine ihtiyacı var. Hakim bu sebepten velayeti anneye bırakıp babayı da nafakaya mahkum edebilir. Şayet ki, velayet babada kalırsa, yukarıda eklice sunmuş olduğum madde de açıkça ifade edildiği üzere; şehir değişikliği söz konusu olduğunda annenin istemi ya da hakimin re'sen müdahalesi ile durum hakkında gerekli önlemler alınacaktır. SAYGILARIMLA.. Cevap Velayet ve ikamet değişikliği Yazıcı rumuzlu üyeden alıntı Madde 183- Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması hâlinde hâkim, re'sen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alır. Eşler velayet konusunda anlaştıklarından, velayeti hakimin bu yönde karara bağlayacağı kanaatindeyim. Ancak, çocuğun yaşı itibariyle anne ilgisi ve sevgisine ihtiyacı var. Hakim bu sebepten velayeti anneye bırakıp babayı da nafakaya mahkum edebilir. Şayet ki, velayet babada kalırsa, yukarıda eklice sunmuş olduğum madde de açıkça ifade edildiği üzere; şehir değişikliği söz konusu olduğunda annenin istemi ya da hakimin re'sen müdahalesi ile durum hakkında gerekli önlemler alınacaktır. SAYGILARIMLA.. Merhaba Aslı Hanım, Ben eşimden anlaşmalı olarak boşandım ve kızımını velayeti bende. Kızım 5 yaşında ve yeni bir evlilik yaptım. kızımın babasıyla aynı şehirde olmamıza ve ayda 2 haftasonu gorme hakkına sahıp olmasına ragmen yaklasık 3-4 ayda bir 1 gece alıyor, almıyor. Eşimin yeni bir iş fırsatından dolayı İstanbuldan Ankaraya yerleşme durumumuz var. Kızımın babası bu durumda bana ne gibi problemler çıkarabilir velayeti alma gibi bir şansı var mı yaşayabileceğim zorluklar neler? konu ile ilgili bilgi alabilirsem çok sevinirim, şimdiden çok teşekkürler.. Bu sayfada bulunan kavramlar çocuğun ikametgahını değiştirme, velayeti annede olan cocugun baska bir adrese ikametgahi nasil alinir, velayeti annede olan cocugun adres degisikligi, velayet babada olan kişi şehir degişikligi yapabilir mi, vekaleti bende olan cocuga adres degisikligi, velayet sahibi şehir degişikligi yapabilir mi, velayet annede nufus kaydini baska yete aldiravbilir mi, velayet değişikliği, Velayet hakkı annede olan çocuğu şehir dışına götürme, velayet te ikametgah, velayeti annede olan cocugun il disina ikameti, velayet ikametgah, bosanmadan cocugun ikametini baska sehre alabilirmiyim, babadan habersiz adres degisikligi , noterden velayet alinirmi, velayet sehir degisikligi, velayet i sitte 6 il , ikametgah adresini cocuklari degistirebilirmi, velayeti babada olan cocuk annede ikamet alabilirmi, ikamet ve velayet, cocugumun ikametgahini nasil degistirebilirim, vekalet sahibinin ikametini degistirmes, cocugun ikameti bosanmis, noteden velayti annede olan cocuklarin babaya ikametgahi nasil gonderilir, bosanmis cocuklu kadin ikamette sehir degisikligi yapabilir mi Forum Benzer Konular [Velayet hakkı] Görüş günleri değişikliği velayet değişikliği Ben 2013 te anlaşmalı boşandım. Kızımın velayeti babada. Kızım şuan 5 yaşında. İki kez velayet davası açtım ve her seferinde babaya verildi. Ayrı... Yazan Mltmbyr27 Forum Aile Hukuku Yanıt 4 Son İleti 04-04-2017, 151055 Yanıt 1 Son İleti 22-03-2015, 030004 Yanıt 1 Son İleti 23-01-2014, 035233 Yanıt 0 Son İleti 16-02-2009, 185403 Velayet değişikliği 2001 yılında boşandım. şuanda 6 yaşında olan kızımın velayeti annesine verildi. Kızımın bütün giderlerini ben karşılıyorum. Son 2 senedir tamamiyle... Yazan fuat67 Forum Aile Hukuku Yanıt 1 Son İleti 20-04-2005, 091015 Yetkileriniz
HAKKIMDA SON YAZILARIM Avukat Yasin GİRGİN, 1977 Ankara doğumludur. 1999 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirmiş ve sonrasında 2 yıl boyunca Özel Hukuk Master programına devam yılları arasında yaptığı hakimlik dönemi dışında 13 Kasım 2000'den bu yana serbest avukatlık faaliyetini icra kitabı ve çok sayıda makalesi bulunan GİRGİN'in 120 köşe yazısı Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanmıştır. GİRGİN, halen okur sorularını cevapladığı köşe yazılarını kaleme 483 9313 numaralı telefonumuzdan bize ulaşabilirsiniz. Yargıtay’ın 8. Hukuk Dairesi tarihli Esas Numarası 2017/7970 Karar Numarası 2018/13277 olan kararında çocuğun soyadının değiştirilmesi ile ilgili emsal niteliğinde bir karara vararak görevli mahkemenin aile mahkemeleri olmasına hükmetti. Dairenin aşağıda tam metni alıntılanan kararına göre, boşanma davası ile velayeti kendisine bırakılan anne, çocuğun soyadını değiştirmek istediğinde aile mahkemesine başvurarak dava açabilecek. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 36/1. maddesine göre kişisel durum, bu amaçla tutulan resmi sicille belirlenir. Aynı Kanunun 39. ve Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 35/1. maddesi uyarınca ”Kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz. Ancak olayların aile kütüklerine tescili esnasında yapılan maddî hatalar nüfus müdürlüğünce dayanak belgesine uygun olarak düzeltilir.” Kişisel durumlardaki değişikliklerin nüfus kaydında belirtilmesi ve doğru olmayan kayıtların düzeltilmesi ile “nüfus kayıtlarının düzeltilmesi” anlaşılır. “Kayıt düzeltilmesi”, aile kütüğüne düşürülmüş nüfus kaydının bir kısmının “düzeltilmesi” veya “değiştirilmesi”dir. Bu dava uygulamada “nüfus kaydının düzeltilmesi davası” olarak adlandırılmaktadır. Önemle vurgulanmalıdır ki; nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin davalarda, resmi kayıt ve belgelere başvurulabileceği gibi, tanık dahil her türlü kanıta başvurulabilir. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 36. maddesinde nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davalarının düzeltmeyi isteyen şahıslar ile ilgili resmî dairenin göstereceği lüzum üzerine Cumhuriyet Savcıları tarafından yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılacağı hükme bağlanmıştır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 321. maddesi hükmüne göre çocuk, ana ve baba evli ise ailenin soyadını taşır. Boşanma veya ölüm üzerine velayetin annede olması soyadında herhangi bir değişikliğe neden olamaz. Aynı Yasanın 27. maddesi hükmüne göre haklı nedenin varlığı halinde, soyadın değiştirilmesi mümkün olup hangi hallerin haklı sebep teşkil ettiği konusunda bir yasal düzenleme bulunmadığından ve esasen bu konuda bir kıstas belirlenmesi de sözkonusu olmadığından, haklı sebebin var olup olmadığı, her bir davadaki özel koşullara göre mahkemece belirlenecektir. Yargıtay uygulamalarında, kişinin toplum içerisinde bilinip tanındığı soyadı ile anılmayı ve onu kayden de taşımayı istemesinin haklı neden teşkil edeceği kabul edilmiştir. Soyadı Nizamnamesinin 15. maddesinde; “evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üç yüz gün içinde doğan çocuklar babalarının soyadını taşırlar…” ve Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 22. maddesinde; “Evlilik içinde veya herhangi bir nedenle evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde Türk babadan olan veya Türk anadan doğan çocuklar doğumlarından başlayarak Türk vatandaşlığını kazanırlar. Bu çocuklar babanın soyadını alır ve aile kütüklerinde babalarının hanesine yazılırlar.” hükümlerine yer verilmiştir. Anayasa Mahkemesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 321. maddesindeki “Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin soyadını taşır.” hükmünün Anayasaya aykırı olmadığına karar vermiş, buradaki “aile soyadı” deyiminden babanın soyadının anlaşılacağını belirtmiştir AYM, 2005/114 E. -2009/105 K.. Velayet hakkının kapsamı Türk Medeni Kanunun 339. maddesinde düzenlenmiş olup buna göre velayetin kapsamında yer alan çocuğun adının ana ve babası tarafından konulacağı belirtilmiştir. Somut olayda,Davacı dava dilekçesinde, tarihinde boşandıkları ve velayeti kendisine verilen eşi …’dan olma çocukları Belinay’ın “…” olan soyadının kendisininki gibi “…” olarak değiştirilmesini istemiş; mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dava dilekçesinde küçük olup velayeti annede bulunan …’ın “…” olan soyadının “…” olarak değiştirilmesi istenmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Evlilik birliği içinde doğan çocuğun doğumla kazandığı “…” aile soyadının velayet hakkı kapsamında annenin boşanma sonrası edindiği “…” soyadı ile değiştirilmesi talebidir ve dava velayet hakkına dayanılarak açılmıştır. Başka bir ifade ile, soyadının değiştirilmesi talep edilen Belinay ergin kişi değil, çocuktur. Davacı annenin velayeti altındadır. Buna göre; taraflar arasındaki uyuşmazlık, evlilik birliği içinde doğan, boşanma ilamıyla velayeti anneye verilen çocuğun, evlilik içinde doğumla kazandığı soyadının, davacı annesinin soyadı ile değiştirilmesinin mümkün olup olmadığı noktasındadır. Çocuğun soyadı TMK’nun soybağının hükümleri başlıklı beşinci ayırımda yer alan 321 ve devamı maddelerinde, velayet hakkı ve kapsamı ise, 6. ayırımda yer alan 335 ve devamı maddelerinde düzenlendiğine göre, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi mi, yoksa Aile Mahkemesi mi olduğu hususunun öncelikle çözümlenmesi gerekir. Göreve ilişkin sorunun çözümü; çocuğa soyadını kazandıran pozitif hukuk normlarıyla ve çocuğun doğumla kazandığı soyadını belirleme hakkının velayet hakkının kapsamında bulunup bulunmadığıyla yakından ilgilidir. Ancak, iş bu noktaya geldiğinde soyadını yakından ilgilendiren, şahsi durum sicillerinin niteliği ve bu sicillerde yapılacak düzeltmelerle ilgili hükümlere kısaca değinmekte yarar görülmüştür Nüfus kütükleri, kişilerin kimliklerinin, yerleşim yeri adreslerinin, aile bağlarının, vatandaşlık durumlarının ve şahsi hallerinin belirlenmesi amacıyla ilçe ve aile esasına göre nüfus olaylarının tescil edildiği, daimi olarak saklanması gerekli resmi sicillerdir 5490 s. NHK. m. 5/1. Nüfus kütükleri; aile kütüğü, özel kütük ve yedeklerinden oluşur. Aile kütüklerinde kişinin kimlik numarası, kişinin adı, soyadı, cinsiyeti, baba ve ana adı ile soyadları, doğum yeri ile gün, ay ve yıl olarak doğum tarihi ve kütüğe kayıt tarihi, evlenme, boşanma, soybağının kurulması veya reddi, ölüm, vatandaşlığın kazanılması veya kaybedilmesi, kişinin kayıtlı bulunduğu il, ilçe, köy, mahalle adı, cilt, aile ve birey sıra numarası, kişisel durumda meydana gelen değişikliler veya yetkili makamlarca yapılan düzeltmeler, medeni hali, yerleşim yeri adresi gibi kişisel bilgiler yer alır. 5490 s…. Ad ve soyadının değiştirilmesi ancak haklı sebeplere dayanılarak hakimden istenebilir. Adın değiştirildiği nüfus siciline kayıt ve tescil olunur. 2525 sayılı Soyadı Kanununa göre taşınması zorunlu önad ve soyadı, Türk Medeni Kanununun 27. maddesi hükmünün kapsamındadır. Kanun, bu hükümde görevli mahkemeyi göstermemiştir. Ne var ki; adın haklı sebeple değiştirilmesine ilişkin dava, kişisel durum sicilindeki mevcut kaydın değiştirilmesini ve düzeltilmesini gerektirdiğinden esas itibarıyla “nüfus kaydının düzeltilmesi” niteliğinde olduğu ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesine göre de, görevli asliye hukuk mahkemesinde açılıp karara bağlanacağı açık ve tartışmasızdır. Dolayısıyla çocuğun önadının değiştirilmesi için yasal temsilcileri tarafından açılan davalarla, ergin kişilerin ad ve soyadlarının değiştirilmesi davalarında görevli mahkemenin 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesinde yer alan hüküm gereğince asliye hukuk mahkemesi olduğunda bir duraksama bulunmamaktadır. Çocuğun hangi soyadı alacağı konusunda, yukarıda gösterildiği gibi Türk Medeni Kanununun 321. maddesinde, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununda, Soyadı Nizamnamesinde ve Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelikte düzenlenmeler mevcuttur. Bu düzenlemelere göre çocuk soyadını; • evlilik içinde doğmuş ise; ailenin, başka bir ifade ile babanın • evlilik dışında doğmuş, babayla bir soybağı kurulmamış ise anasının • soybağı ana ve babanın sonradan evlenmesiyle veya tanıma TMK. yahut da mahkeme kararıyla TMK. m. 301 kurulmuş ise babasının soyadını almaktadır. Bu düzenlemelerden çıkan sonuç şudur; çocuğun soyadı, ana ve babasıyla soybağı ilişkisini göstermektedir. O halde, ergin olmayan çocuğun, doğumla veya kan bağına dayanan soybağının yahut da yapay soybağının evlat edinme kurulmasıyla kazandığı soyadının; velayet hakkına sahip olan ebeveyn yahut çocuk vesayet altında ise vasisinin talebiyle değiştirilip değiştirilemeyeceği sorunu, Türk Medeni Kanununun 321’nci maddesi hükmü ve soybağının hükümleri esas alınarak çözülecektir. Bu hüküm ve soybağının hüküm ve sonuçlarına ilişkin diğer hükümler, Türk Medeni Kanununun “aile hukuku” başlığını taşıyan ikinci kitabında, “hısımlık” başlıklı ikinci kısmının “soybağının hükümleri” başlıklı ikinci ayırımında yer almaktadır. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1. maddesinde yer alan hükme göre; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere TMK kaynaklanan bütün aile hukukundan doğan dava ve işlerde aile mahkemeleri görevlidir. Bir uzmanlık mahkemesi olarak tasarlanan ve kendine özgü usul hükümleri taşıyan bu Kanun, evvelce genel hukuk mahkemelerince bakılan aile hukukundan doğan dava ve işleri bu mahkemelerden alarak uzmanlık mahkemesine vermiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun görevin belirlenmesi ve niteliği başlıklı 1. maddesinde mahkemelerin görevinin ancak kanunla düzenleneceği ve göreve ilişkin kuralların kamu düzeninden olduğu belirlendiğinden bu husus mahkemelerce yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözetilmesi gerekir. Yukarıya alınan yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar dikkate alındığında mahkemece, davanın, ergin kişinin haklı sebeple soyadının değiştirilmesi niteliğinde değil, evlilik içinde doğan çocuğun, doğumla kazandığı “aile soyadının” velayet hakkı kapsamında değiştirilmesi talebine ilişkin bulunması ve buna ilişkin değerlendirmenin aile mahkemesi tarafından yapılması gerektiğinden davanın görev yönünden reddine kararı verilmesi gerekirken bu isteğin esastan incelenerek reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ Yukarıda açıklanan nedenle hükmün HUMK’nın gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, taraflarca HUMK’nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, gününde oybirliğiyle karar verildi.
velayeti annede olan çocuğun soyadı değişikliği dilekçesi