yaşar nuri öztürk rahman suresi
naskah drama 9 orang tentang kehidupan remaja. 55-RAHMÂN 72. Ayet حُورٌ مَّقْصُورَاتٌ فِي الْخِيَامِ Hûrun maksûrâtun fîl hiyâmhiyâmi. Bayraktar Bayraklı 68-78 İkisinde de her türlü meyveler, hurmalar ve nar vardır. Şimdi, Rabbinizin ahiret nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? İçlerinde huyu ve yüzü güzel hanımlar vardır. Şimdi, Rabbinizin güzelliklerini nasıl inkâr edebilirsiniz? Otağları içinde sahiplerine tahsis edilmiş huriler vardır. Şimdi, Rabbinizin ahiret nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? Bunlara onlardan önce ne bir insan ne bir cin dokunmuştur. Şimdi, Rabbinizin vefasını nasıl inkâr edebilirsiniz? Yeşil yastıklara ve rengarenk halılara yaslanarak sohbet ederler. Rabbinizden daha ne istiyorsunuz? İhtişam sahibi ve cömert olan Rabbinin adı ne yücedir! Edip Yüksel Çadırlara kapanmış güzeller Erhan Aktaş Çadırlarda korunaklı huriler1 vardır. 1- Parlak siyah gözlü eşler. “Hur,” parlak siyah göz demektir. Bu ayete, genellikle “ceylan gözlü huriler, ahu gözlü huriler, iri gözlü dilberler” şeklinde anlam verilmektedir. Bu, dil yönünden de, çeviri tekniği açısından da Kur’an’a karşı sadakatsizliktir. Çünkü “huri” zaten iri gözlü, ceylan gözlü veya ahu gözlü anlamındadır. Dolayısı ile “ceylan gözlü huriler” diyen bir kimse, “laf oyunu” yapmaktadır. Zira “ceylan gözlü” zaten “huri” sözcüğünün karşılığıdır. Bu kimseler aslında, “ceylan gözlü, ceylan gözlü” demiş olmaktadırlar. Huri sözcüğünü; “kadın”, “dilber” olarak çevirmek, yani ayete “ceylan gözlü kızlar, kadınlar, dilberler” olarak anlam vermek kesinlikle “Cahiliye Arap Kültürü ve Atalar dininden etkilenmenin sonucudur. Ayet, “lafız” olarak ta “anlam” olarak” da dişil bir anlam taşımamaktadır. “Hur” sözcüğüne bu şekilde anlam vermek esasen İsrailiyat kaynaklıdır.“İsrailiyat kaynaklı erkeksi algı,” ayette yer alan “hur” sözcüğüne “dişil” anlam yükleyerek; ayeti, “ceylan gözlü dilberler”, “ahu gözlü kadınlar”, “huriler” şeklinde anlamlandırmaktadır. Oysaki “hur” hem erilliğin hem de dişilliğin çoğuludur. “Hur” sözcüğünün tekil formu, erkek için “ahver”, dişi için “havra” dır. Kur’an’da, sözcüğün çoğul formu olan “hur” sözcüğü, cinsiyet olarak ne erkek ne de kadın anlamı taşımaktadır. “Hur” sözcüğü, her iki cinsi de içine alan ortak bir anlama sahiptir. Yani hem erkeğin hem de kadının gözünü ifade etmektedir. Ayrıca bu sözcükle anlatılmak istenen şey “güzellik”tir. Bu sözcüğün, tefsir ve çeviri külliyatında, Cennet’te erkeklere sunulacak, ikram edilecek dişi varlıklar olarak tanımlanmış olması, vahye dair yaşanan önemli yanılgılardan biridir. Bu, İslam’ın ahiret inancına sokulmuş önemli bir yanılgıdır. Ödüllendirmede ve cezalandırmada cinsiyet ayırımcılığı yapmak, Kur’an’a iftira atmak demektir. Muhammed Esed Kutsananlar, orada, harika çadırlarda saf ve çekingen, yumuşak huylu eşleri ile birlikte yaşayacaklar. Mustafa İslamoğlu Çardaklar içinde, gözü gönlü dışarıda olmayan pırıl pırıl eşler Süleyman Ateş Çadırlara kapanmış hûriler. Süleymaniye Vakfı Köşklerde[*], oralardan çıkmayan huriler hizmetçi kızlar vardır. [*] الخيمة çadır veya ahşap ev anlamına gelir.Lisan Cennetteki evler köşk şeklinde olacağı için köşk anlamını tercih ettik. Yaşar Nuri Öztürk Çadırlar içinde bekletilen huriler var.
81/TEKVİR SURESİ Ali Bulaç Rahman ve Rahim Olan Allah`ın Adıyla Diyanet Vakfı Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla. Edip Yüksel Rahman ve Rahim ALLAH'ın ismiyle. Elmalılı Hamdi Yazır Bismillahirrahmanirrahim Süleyman Ateş Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla.. Yaşar Nuri Öztürk Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla... - Ali Bulaç 1- Güneş, köreltildiği zaman, Diyanet Vakfı 1. Güneş katlanıp dürüldüğünde, Edip Yüksel 1. Güneş yuvarlandığı zaman, Elmalılı Hamdi Yazır 1-O güneş dürüldüğünde, Süleyman Ateş 1. Güneş büzüldüğü zaman, Yaşar Nuri Öztürk 1 Güneş büzülüp dürüldüğünde, - Ali Bulaç 2- Yıldızlar, bulanıklaşıp-döküldüğü zaman, Diyanet Vakfı 2. Yıldızlar kararıp döküldüğünde, Edip Yüksel 2. Yıldızlar sönüp düştüğü zaman, Elmalılı Hamdi Yazır 2-yıldızlar bulandığında, Süleyman Ateş 2. Yıldızlar kararıp döküldüğü zaman, Yaşar Nuri Öztürk 2 Yıldızlar ışıklarını yitirdiğinde, - Ali Bulaç 3- Dağlar, yürütüldüğü zaman, Diyanet Vakfı 3. Dağlar sallanıp yürütüldüğünde, Edip Yüksel 3. Dağlar yürütüldüğü zaman, Elmalılı Hamdi Yazır 3-dağlar yürütüldüğünde, Süleyman Ateş 3. Dağlar yürütüldüğü zaman, Yaşar Nuri Öztürk 3 Dağlar yürütüldüğünde, - Ali Bulaç 4- Gebe develer, kendi başına terkedildiği zaman, Diyanet Vakfı 4. Gebe develer salıverildiğinde, Edip Yüksel 4. En değerli mallar terkedildiği zaman, Elmalılı Hamdi Yazır 4-kıyılmaz mallar bırakıldığında, Süleyman Ateş 4. On aylık gebe develer başı boş bırakıldığı zaman, Yaşar Nuri Öztürk 4 O bakmaya kıyılmayan develer kendi hallerine bırakıldığında, - Ali Bulaç 5- Vahşi-hayvanlar, toplandığı zaman, Diyanet Vakfı 5. Vahşî hayvanlar toplanıp bir araya getirildiğinde, Edip Yüksel 5. Yabani hayvanlar toplandığı zaman, Elmalılı Hamdi Yazır 5-vahşi hayvanlar bir araya toplandığında, Süleyman Ateş 5. Vahşi hayvanlar bir araya toplandığı zaman, Yaşar Nuri Öztürk 5 Vahşi hayvanlar bir araya toplandığında, - Ali Bulaç 6- Denizler, tutuşturulduğu zaman, Diyanet Vakfı 6. Denizler kaynatıldığında, Edip Yüksel 6. Denizler kaynatıldığı zaman, Elmalılı Hamdi Yazır 6-denizler ateşlendiğinde, Süleyman Ateş 6. Denizler kaynatıldığı zaman, Yaşar Nuri Öztürk 6 Denizler kaynatıldığında, - Ali Bulaç 7- Nefisler, birleştiği zaman, Diyanet Vakfı 7. Ruhlar bedenlerle birleştirildiğinde, Edip Yüksel 7. Nefisler/kişiler çiftleştirildiği zaman, Elmalılı Hamdi Yazır 7-ruhlar eşleştirildiğinde. Süleyman Ateş 7. Nefisler çiftleştirildiği zaman. Yaşar Nuri Öztürk 7 Benlikler çiftleştirildiğinde, - Ali Bulaç 8- Ve 'diri diri toprağa gömülen kızcağıza' sorulduğu zaman Diyanet Vakfı 8. Diri diri toprağa gömülen kıza, sorulduğunda, Edip Yüksel 8. Canlı canlı gömülen kız çocuğu sorulduğu zaman Elmalılı Hamdi Yazır 8 -Diri diri gömülen kıza sorulduğunda; Süleyman Ateş 8. Ve sorulduğu zaman o diri diri toprağa gömülen kıza Yaşar Nuri Öztürk 8 O diri diri gömülen kız çocuğuna sorulduğunda, - Ali Bulaç 9- 'Hangi suçtan dolayı öldürüldü?' Diyanet Vakfı 9. "Hangi günah sebebiyle öldürüldü?diye. Edip Yüksel 9. Hangi suçtan ötürü öldürüldü diye. Elmalılı Hamdi Yazır 9-hangi suçtan öldürüldü diye, Süleyman Ateş 9. Hangi günahı yüzünden öldürüldü? diye. Yaşar Nuri Öztürk 9 Hangi günah yüzünden öldürüldü diye! - Ali Bulaç 10- Sahifeler amel defterleri açıldığı zaman, Diyanet Vakfı 10. Amellerin yazılı olduğu defterler açıldığında, Edip Yüksel 10. Kayıtlar yayımlandığı zaman, Elmalılı Hamdi Yazır 10-defterler açıldığında, Süleyman Ateş 10. Amel defterleri açılıp yayıldığı zaman, Yaşar Nuri Öztürk 10 Sayfalar açılıp göz önüne konduğunda, - Ali Bulaç 11- Gök, sıyrılıp-yüzüldüğü zaman Diyanet Vakfı 11. Gökyüzü sıyrılıp alındığında, Edip Yüksel 11. Gök yerinden oynatıldığı zaman, Elmalılı Hamdi Yazır 11-gök yüzü sıyrılıp açıldığında, Süleyman Ateş 11. Gök sıyrılıp açıldığı zaman, Yaşar Nuri Öztürk 11 Göğün örtüsü soyulup indirildiğinde, - Ali Bulaç 12- Cehennem ateşi çılgınca kızıştırıldığı zaman, Diyanet Vakfı 12. Cehennem tutuşturulduğunda, Edip Yüksel 12. Cehennem alevlendirildiği zaman, Elmalılı Hamdi Yazır 12-cehennem kızıştırıldığında, Süleyman Ateş 12. Cehennem alevlendirildiği zaman, Yaşar Nuri Öztürk 12 Cehennem kızıştırıldığında, - Ali Bulaç 13- Cennet de yakınlaştırıldığı zaman, Diyanet Vakfı 13. Ve cennet yaklaştırıldığında, Edip Yüksel 13. Cennet yaklaştırıldığı zaman, Elmalılı Hamdi Yazır 13-cennet yaklaştırıldığında, Süleyman Ateş 13. Cennet yaklaştırıldığı zaman, Yaşar Nuri Öztürk 13 Cennet yaklaştırıldığında, - Ali Bulaç 14- Artık her Nefis, neyi hazırladığını bilip-öğrenmiştir. Diyanet Vakfı 14. Kişi neler getirdiğini öğrenmiş olacaktır. Edip Yüksel 14. Her kişi ne yapıp getirdiğini bilir. Elmalılı Hamdi Yazır 14-bir nefis herkes ne hazırladığını anlar. Süleyman Ateş 14. Her can, ne yapıp getirdiğini bilir. Yaşar Nuri Öztürk 14 Her benlik, önceden ne hazırlamışsa bilmiş olacaktır. - Ali Bulaç 15- Artık hayır; yemin ederim gündüz sinip gece dönen gezegenlere, Diyanet Vakfı 15. Şimdi yemin ederim o sinenlere , Edip Yüksel 15. Andolsun gizlenen yıldızlara, Elmalılı Hamdi Yazır 15-Şimdi yemin ederim o sinenlere, Süleyman Ateş 15. Yoo, yemin ederim o geri kalıp gizlenenlere; Yaşar Nuri Öztürk 15 Hayır, iş onların sandığı gibi değil! Yemin olsun o sinip gizlenenlere, - Ali Bulaç 16- Bir akış içinde yerini alanlara; Diyanet Vakfı 16. O akıp akıp yuvasına gidenlere, Edip Yüksel 16. Akıp deliklerine girenlere. Elmalılı Hamdi Yazır 16-o akıp akıp yuvasına girenlere, Süleyman Ateş 16. Akıp gidenlere, dönüp saklananlara, Yaşar Nuri Öztürk 16 Akıp akıp giderek yuvasına girenlere, - Ali Bulaç 17- Kararmaya ilk başladığı zaman, geceye andolsun, Diyanet Vakfı 17. Kararmaya yüz tuttuğunda geceye andolsun, Edip Yüksel 17. Andolsun kararmaya başlayan geceye, Elmalılı Hamdi Yazır 17-yöneldiği zaman o geceye, Süleyman Ateş 17. Sırtını dönen geceye, Yaşar Nuri Öztürk 17 Beriye geldiği ve geriye döndüğü zaman geceye, - Ali Bulaç 18- Ve nefes almaya başladığı zaman, sabaha; Diyanet Vakfı 18. Ağarmaya başladığında sabaha andolsun ki, Edip Yüksel 18. Ve nefes almağa başlayan sabaha, Elmalılı Hamdi Yazır 18-nefeslendiği zaman o sabaha ki, Süleyman Ateş 18. Soluk almağa başlayan sabaha, Yaşar Nuri Öztürk 18 Ve soluyarak açıldığı zaman sabaha, - Ali Bulaç 19- Şüphesiz o Kur'an, üstün onur sahibi bir elçinin gerçekten Allah'tan getirdiği sözüdür; Diyanet Vakfı 19. O Kur'an, şüphesiz değerli,bir elçinin Cebrail'in getirdiği sözdür. Edip Yüksel 19. Bu, onurlu bir elçinin sözüdür. Elmalılı Hamdi Yazır 19-muhakkak o Kur'an, şerefli bir elçinin getirdiği bir sözdür. Süleyman Ateş 19. Andolsun bunlara Ki o, değerli bir elçinin Cebrail'in sözüdür. Yaşar Nuri Öztürk 19 Ki o, çok değerli bir elçinin sözüdür. - Ali Bulaç 20- Bu elçi, Bir güç sahibidir, arşın sahibi katında şereflidir. Diyanet Vakfı 20. O elçi güçlü, Arş'ın sahibi Allah'ın katında çok itibarlıdır. Edip Yüksel 20. Güçlüdür; Yönetimin Sahibi katından yetkilidir. Elmalılı Hamdi Yazır 20-O elçi, pek güçlü, Arş'ın sahibinin katında itibarlıdır. Süleyman Ateş 20. O elçi, Güçlüdür, Arşın sahibi Allah katında yücedir. Yaşar Nuri Öztürk 20 Çok güçlüdür o elçi, Arş sahibinin katında saygındır. - Ali Bulaç 21- Ona itaat edilir, sonra güvenilirdir. Diyanet Vakfı 21. O orada sayılan, güvenilen bir elçi dir. Edip Yüksel 21. Kendisine uyulmalı ve güvenilmeli. Elmalılı Hamdi Yazır 21-Orada kendisine itaat edilendir, güvenilendir. Süleyman Ateş 21. Orada kendisine ita'at edilen, güvenilendir. Yaşar Nuri Öztürk 21 İtaat edilir orada kendisine, emindir. - Ali Bulaç 22- Sizin sahibiniz bir deli değildir. Diyanet Vakfı 22. Arkadaşınız Muhammed de mecnun değildir. Edip Yüksel 22. Arkadaşınız deli değildir. Elmalılı Hamdi Yazır 22-Yoksa sizin arkadaşınız Muhammed, delirmiş değildir. Süleyman Ateş 22. Arkadaşınız cinli değildir. Yaşar Nuri Öztürk 22 Ve arkadaşınız bir cin çarpmış değildir. - Ali Bulaç 23- Andolsun o peygamber, onu apaçık bir ufukta görmüştür. Diyanet Vakfı 23. Andolsun ki, onu Cebrail'i apaçık ufukta görmüştür. Edip Yüksel 23. Onu apaçık bir ufukta görmüştür. Elmalılı Hamdi Yazır 23-Vallahi onu Cebrail açık ufukta gördü. Süleyman Ateş 23. Andolsun Muhammed onu apaçık ufukta görmüştür. Yaşar Nuri Öztürk 23 Yemin olsun ki, onu apaçık ufukta gördü. - Ali Bulaç 24- O, gayb haberlerine karşı söylediklerinden dolayı suçlanamaz ya da cimrilikte bulunup kıskançlık yapmaz. Diyanet Vakfı 24. O, gaybın bilgilerini sizden esirgemez. Edip Yüksel 24. O, hiçbir haberi gizlemiyor. Elmalılı Hamdi Yazır 24-O, gayb hakkında kıskanılır da değildir. Süleyman Ateş 24. O, gayb hakkında verdiği haberlerden dolayı suçlanamaz. Yaşar Nuri Öztürk 24 O, gayb konusunda cimri değildir. - Ali Bulaç 25- O Kur'an da kovulmuş şeytanın sözü değildir. Diyanet Vakfı 25. O lânetlenmiş şeytanın sözü de değildir. Edip Yüksel 25. O, kovulan şeytanın sözü olamaz. Elmalılı Hamdi Yazır 25-Ve o Kur'an, kovulmuş şeytanın sözü değildir. Süleyman Ateş 25. O Kur'an kovulmuş şeytanın sözü değildir. Yaşar Nuri Öztürk 25 Ve o, kovulmuş şeytanın sözü değildir. - Ali Bulaç 26- Şu halde nereye kaçıp-gidiyorsunuz? Diyanet Vakfı 26. Hal böyle iken nereye gidiyorsunuz? Edip Yüksel 26. Öyleyse nereye gidiyorsunuz? Elmalılı Hamdi Yazır 26-Böyle iken siz nereye gidiyorsunuz? Süleyman Ateş 26. O halde nereye gidiyorsunuz? Yaşar Nuri Öztürk 26 Hal böyle iken nereye gidiyorsunuz? - Ali Bulaç 27- O Kur'an, alemler için yalnızca bir zikirdir; Diyanet Vakfı 27. O, herkes için, bir öğüttür, Edip Yüksel 27. Bu, tüm halklara bir mesajdır. Elmalılı Hamdi Yazır 27-O, sadece bir öğüttür, alemler için. Süleyman Ateş 27. O, alemlere öğüttür. Yaşar Nuri Öztürk 27 O, âlemlere bir öğütten başka şey değildir. - Ali Bulaç 28- Sizden dosdoğru bir yön istikamet tutturmak dileyenler için. Diyanet Vakfı 28. Sizden doğru yolda gitmek isteyenler için de. Edip Yüksel 28. Sizden doğru davranmak isteyenler için... Elmalılı Hamdi Yazır 28-Ve içinizden dosdoğru olmayı dileyenler için. Süleyman Ateş 28. Aranızdan doğru hareket etmek isteyen için; Yaşar Nuri Öztürk 28 İçinizden, dosdoğru yürümek isteyen için. - Ali Bulaç 29- Alemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Diyanet Vakfı 29. Alemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Edip Yüksel 29. Ne dilerseniz, ancak evrenlerin Rabbi olan ALLAH'ın dilediğine göredir. Elmalılı Hamdi Yazır 29-Fakat o alemlerin Rabbi olan Allah dilemeyince siz dileyemezsiniz! Süleyman Ateş 29. Alemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Yaşar Nuri Öztürk 29 Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz! -
31 - Lokman Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali Bismillâhirrahmânirrahîm. 2. İşte sana, o hikmetlere dolu Kitap'ın ayetleri. 3. İyilik ve güzellik sergileyenlere bir rahmet ve bir kılavuz olarak; 4. Ki onlar namazı/duayı yerine getirirler, zekâtı verirler. Ve onlar âhirete de gözle görmüşçesine inanırlar. 5. İşte onlardır Rablerinden bir kılavuzlanma üzere olanlar; işte onlardır gerçek kurtuluşu bulanlar. 6. İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah yolundan bilgisizce saptırmak için hadis/laf eğlencesi satın alır ve onu alay konusu edinir. İşte böylelerine rezil edici bir azap vardır. 7. Ayetlerimiz ona okunduğunda, böbürlenerek yüzünü çevirir. Sanki onları hiç işitmemiştir, sanki kulaklarında bir ağırlık vardır. İşte böylesini, korkunç bir azapla muştula. 8. İman edip hayra ve barışa yönelik fiiller sergileyenlere gelince, onlar için nimetlerle dolu cennetler vardır. 9. Sürekli kalacaklardır orada. Allah'ın hak vaadidir bu. Azîz'dir, Hakîm'dir O. 10. Gökleri direksiz-desteksiz yarattı; görüyorsunuz onları. Ve yeryüzüne, sizi çalkalayıp sendeletmesin diye ağırlıklar, dayanaklar bıraktı ve orada her çeşit hayvanı yaydı. Gökten bir su indirdik de orada her türlü cömert ve bereketli çifti filizlendirdik. 11. İşte Allah'ın yaratışı/yarattıkları! Hadi, gösterin bana onun dışındakiler ne yaratmıştır? Hayır, hayır, zalimler açık bir sapıklık içindedirler. 12. Yemin olsun, biz, Lukman'a şu yolda hikmet verdik "Allah'a şükret!" Şükreden kendisi lehine şükreder. Kim nankörlük ederse Allah Ganî'dir, Hamîd'dir. 13. Hani, Lukman, oğluna öğüt vererek şöyle demişti "Oğulcuğum, Allah'a ortak koşma! Çünkü Allah'a ortak koşmak, gerçekten büyük bir zulümdür." 14. Biz, insana anne-babasını önerdik Annesi onu güçsüzlükle taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yılda olmuştur. O halde bana ve ana-babana şükret. Dönüş banadır. 15. Eğer onlar, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada örfe uygun geçin; ama bana yönelenin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz banadır. Yapıp ettiklerinizi size haber vereceğim. 16. "Oğulcuğum, şu bir gerçek ki, yaptığın, bir hardal dânesi ağırlığında olsa, bir kayanın bağrına veya göklere, yahut yerin bağrına konsa, Allah onu yine de ortaya getirir. Çünkü Allah Latif'tir, lütfu sınırsızdır; Habîr'dir, her şeyden haberdardır." 17. "Yavrucuğum; namazı/duayı yerine getir, iyilik ve güzelliği belirlenene özendir, kötülük ve çirkinliği belirlenenden sakındır, başına gelene sabret. Çünkü bunu yapabilmek, zorlu/önemli işlerdendir." 18. "Kibirlenerek insanlardan yüzünü çevirme, yeryüzünde kasılarak yürüme. Çünkü Allah, kurula kurula kendini övenlerin hiçbirini sevmez." 19. "Yürüyüşünde doğal ol, sesini alçalt. Şu bir gerçek ki, seslerin en çirkini eşeklerin sesidir." 20. Görmediniz mi, Allah, göklerde ve yerde bulunan şeyleri sizin emrinize verdi ve görünür-görünmez nimetlerini üstünüze saçtı. İnsanlardan öylesi var ki, Allah uğrunda ilimsiz, kılavuzsuz ve aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın mücadele eder. 21. Böylelerine, Allah'ın indirdiğine uyun dendiğinde şu cevabı verirler "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." Peki, şeytan onları, alevli ateşin azabına çağırmış olsa da mı? 22. Güzel düşünüp güzel davranarak yüzünü Allah'a teslim eden, en sağlam kulpa yapışmıştır. İş ve oluşların sonu Allah'a varır. 23. İnkâr edenin küfrü seni tasalandırmasın! Onların dönüşü bizedir; yapıp ettiklerini onlara haber vereceğiz. Kuşkusuz, Allah, göğüslerin içindekini bilmektedir. 24. Onları birazcık nimetlendiriyoruz. Sonunda hepsini şiddetli bir azaba süreceğiz. 25. Eğer onlara, "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorarsan yemin olsun, "Allah" derler. De ki "Hamt Allah'adır!" Ama onların çokları bilmiyorlar. 26. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Kuşkusuz, Allah mutlak Ganî, mutlak Hamîd'dir. 27. Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa, deniz de arkasında yedi deniz daha katılarak yardımcı olsa, Allah'ın kelimeleri tükenmez. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir. 28. Sizin yaratılmanız da diriltilmeniz de bir tek canlınınki gibidir. Allah Semî'dir, Basîr'dir. 29. Görmedin mi, Allah geceyi gündüzün içine sokuyor, gündüzü de gecenin içine sokuyor. Güneş'i ve Ay'ı bir emre boyun eğdirmiş. Hepsi belirlenmiş bir süreye doğru akıp gidiyor. Kuşkusuz, Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır. 30. Bu böyledir; çünkü Allah, Hakk'ın ta kendisidir. O'nun berisinde yalvarıp yakardıkları ise bâtıldır. Ve Allah Aliyy'dir, yüceliğine sınır yoktur; Kebîr'dir, büyüklüğüne sınır yoktur. 31. Size, ayetlerinden göstermek için, Allah'ın nimetleriyle gemilerin denizde akıp gidişini görmedin mi? Kuşkusuz, bunda gereğince sabreden, gereğince şükreden herkes için kesin ibretler vardır. 32. Kara bulutlar gibi dalga kendilerini kuşattığı zaman; Allah'a, dini O'na özgüleyerek yalvarırlar. Fakat onları karaya çıkarıp kurtarınca, içlerinden sadece bir kısmı doğru yolu tutar. Bizim ayetlerimize, gaddar nankörlerin tümünden başkası karşı çıkmaz. 33. Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Herhangi bir şeyde babanın, evladı; evladın da babası yerine karşılık ödemeyeceği günden ürperin! Allah'ın vaadi haktır; dünya hayatı sizi sakın aldatmasın. O yaman aldatıcı, sakın sizi Allah ile aldatmasın! 34. O kıyamet saatine ilişkin bilgi Allah katındadır. Yağmuru O yağdırır. O, rahimlerde olanı da bilir. Hiçbir benlik yarın ne kazanacağını bilmez. Ve hiçbir kimse hangi yerde öleceğini bilmez. Allah Alîm'dir, Habîr'dir.
56 - Vakia Suresi - Yaşar Nuri Öztürk Meali Bismillâhirrahmânirrahîm. 1. O beklenen müthiş olay olduğunda, 2. Yoktur onun oluşunu yalanlayacak. 3. Kimini alçaltır, kimini yükseltir. 4. Yerküre bir sarsılışla sarsıldığında, 5. Dağlar bir serpilişle serpildiğinde, 6. Hepsi un-ufak olup dağılmıştır. 7. Ve sizler, üç çift/sınıf oluvermişsinizdir. 8. İşte uğur ve mutluluk yâranı. Nedir uğur ve mutluluk yâranı? 9. İşte şomluk ve bunalım yâranı. Nedir şomluk ve bunalım yâranı? 10. Ve oluşta önde gidenler, yarışta önde gidenler... 11. İşte onlardır yaklaştırılanlar. 12. Nimetlerle dolu bahçelerdedirler. 13. Büyük kısmı öncekilerden, 14. Az bir kısmı da sonrakilerden. 15. Süslü, nakışlı tahtlar üzerinde, 16. Onlar üstünde karşılıklı yan gelip yaslanırlar. 17. Gencecik uşaklar dolanır çevrelerinde. Sürekli hizmete adanmışlardır. 18. Sürahiler, ibrikler ve öz kaynağından içkilerle doldurulmuş kadehler eşliğinde. 19. Ne başları döner ondan ne de akılları karışır. 20. Ve meyveler, gönüllerince seçtiklerinden. 21. Ve kuş eti iştahlarınca beğendiklerinden. 22. Ve genç kadınlar, iri ve siyah gözlü. 23. Titizlikle korunan inciler misali; 24. Yaptıklarına karşılık olarak. 25. Ne boş bir laf işitirler orada ne de günaha sokacak bir şey. 26. Sadece "Selam, selam!" denir. 27. Uğur ve mutluluk yâranı. Nedir uğur ve mutluluk yâranı? 29. Meyve dizili muz ağaçları, 32. Birçok meyveler arasındadırlar. 33. Ne tükenir ne yasaklanır. 34. Yükseğe yerleştirilmiş döşekler içinde. 35. Biz kadınları da güzel bir biçimde yeniden yaratmış, 36. Hepsini bakireler yapmışızdır, 37. Yaşıt cilveli dilberler halinde, 38. Uğur ve mutluluk yâranı için. 39. Bir bölümü öncekilerden. 40. Bir bölümü de sonrakilerden. 41. Ve şomluk ve uğursuzluk yâranı. Nedir şomluk ve uğursuzluk yâranı? 42. İliklere işleyen bir ateş ve kaynar su içinde, 43. Simsiyah bir gölge altındadırlar. 44. Ne serindir ne de cömert. 45. Çünkü şomluk yâranı, bundan önce servet ve refahla şımaranlardı. 46. O büyük günah üzerinde ısrar edip dururlardı. 47. Ve şöyle derlerdi "Ölünce mi, toprak ve kemik haline gelince mi, sahi o zaman mı yeniden diriltileceğiz?" 48. "Önceki atalarımız da mı?" 49. De ki "Öncekiler de sonrakiler de." 50. Bilinen bir günün buluşma vakti/buluşma yerinde mutlaka bir araya getirileceklerdir. 51. Ve siz de ey sapık yalanlayıcılar! 52. Zakkumdan bir ağaçtan mutlaka yiyeceksiniz/yiyecekler. 53. Karınları dolduracaklar ondan, 54. Üzerine içecekler kaynar sudan, 55. Susuzluktan çıkmış develerin içişi gibi içecekler. 56. Din gününde ağırlanışları böyledir. 57. Sizi biz yarattık, biz! Tasdik etseydiniz olmaz mıydı? 58. Akıttığınız meniyi gördünüz mü? 59. Siz mi yaratıyorsunuz onu, yoksa yaratıcılar bizler miyiz? 60. Ölümü aranızda biz takdir ettik. Biz önüne geçilecekler değiliz. 61. Yerinize diğer benzerlerinizi getireceğiz ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden oluşturacağız. 62. Yemin olsun, ilk yaratışı/yaratılışı bildiniz. Peki düşünüp ibret alsanız olmaz mı? 63. Ekmekte olduğunuzu gördünüz mü? 64. Siz mi bitiriyorsunuz onu, yoksa bitirenler bizler miyiz? 65. Dileseydik, onu kuru bir çöl haline getirirdik de başlardınız şu şekilde gevelemeye 66. "Vallahi, kayba uğrayıp borçlandık." 67. "Doğrusu mahrum bırakıldık biz." 68. Şu içmekte olduğunuz suya baktınız mı? 69. Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indirenler bizler miyiz? 70. Dileseydik, onu tuzlu yapıverirdik. Peki şükretmeniz gerekmez mi? 71. Çakıp çakıp çıkardığınız o ateşi gördünüz mü? 72. Onun ağacını siz mi yarattınız yoksa yaratıp oluşturan bizler miyiz? 73. Biz onu hem bir ibret hem de çöl yolcularına bir nimet kıldık. 74. O halde o yüce Rabbinin adını tespih et! 75. İş onların sandığı gibi değil! Yıldızların doğup batma, kayıp düşme noktalarına yemin ediyorum. 76. Ve eğer bilirseniz, gerçekten büyük bir yemindir bu. 77. O, kesinlikle şerefli bir Kur'an'dır. 78. Titizlikle saklanan bir Kitap'tadır. 79. Ona, arındırılmışlardan başkası dokunmaz. 80. Âlemlerin Rabbi'nden indirilmiştir. 81. Şimdi siz, bu sözü mü kirletip küçümseyeceksiniz/bu sözle mi alttan alıp gevşek davranacaksınız/bu sözle mi yağcılık edeceksiniz? 82. Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz? 83. Ya o canın boğaza gelip dayandığı zaman! 84. İşte o zaman siz bakakalırsınız! 85. Biz ona sizden daha yakınız, ama siz görmezsiniz. 86. Madem ceza görmeyecek kişilersiniz, 87. Eğer doğru sözlülerseniz, onu geri çevirsenize. 88. Eğer o, yaklaştırılanlardan ise; 89. Rahatlık, güzel rızık ve nimetlerle dolu cennet var ona. 90. Eğer kutlu, uğurlu kişilerdense, 91. "Selam sana kutlu ve uğurlu kişilerden!" denir ona. 92. Eğer yalanlayan sapıklardansa; 93. Kaynar sudan bir ziyafet, 94. Ve cehenneme salıverilme var ona. 95. İşte budur, o tartışmasız, o kesin gerçek!
Yaşar Nuri ÖZTÜRKRahman, esirgemek, bağışlamak, acımak, lütufta bulunmak, nimetlendirmek, korumak, sevmek, şefkátli davranmak, affetmek anlamlarındaki rahmet kökünden bir kelime ve Allah'ın yüce sıfatlarından biri. Rahman, rahmeti sonsuz ve sınırsız olan düşüncesinde bütün iyilik ve güzelliklerin anahtarı olarak sunulan Besmele Bismillahir Rahmanir Rahim dört kelimeden oluşur İsim, Allah, Rahman, Rahim. Görüldüğü gibi, dört kelimenin üçü Allah'ın isim-sıfatlarıdır ve bunların Allah kelimesini niteleyen ikisi rahmet kökünden türemiş sıfatlardır Rahman ve Rahim...Bir rahmet kitabı olan Kuran'ın ilk cümlesi Besmele'dir ve bu cümle Kuran'da tam 114 yerde tekrarlanır. 113 surenin başında ve ayrıca, Neml Suresi'nin içinde. Savaş stratejisinin belirlendiği bir sure olan Beráe veya Tevbe Suresi'nin başında Besmele yoktur. Kuran böylece savaş ve şiddetin, rahmet ve merhametle başlamayacağına dikkat çekmiştir. Evet, savaşmak da hayatın realitelerinden biridir, insanın irinlerini temizler, ama yine de savaşla rahmet yan yana getirilmemiştir. Kuran, hayatın gerçeklerinden biri olarak gördüğü savaşı inkár gibi bir ikiyüzlülüğe gitmemiştir, ama onu rahmetin bir uzantısı gibi de ilk suresinin ilk iki cümlesi de bir rahmet egemenliği ifade eder. Bu iki ayet şu kelimelerden oluşur Hamd Yaratanı övme, álemlerin rabbi Allah'ın niteliklerinden biri, Rahman, Rahim Tüm övgüler, bütün varlıkları çekip çeviren, besleyip büyüten Rahman ve Rahim Allah'adır.’’Kuran, daha ilk cümlelerinde bize gösterir ki onun temel konusu, Yaratıcı ile insanın diyaloğudur ve bu diyalogda egemen espri rahmettir. Rahmet, Kuran dininin omurgası, canıdır. Ve Rahmet, Kuran'ın tanıttığı Allah'ın temel niteliğidir. O'nun, elbetteki azabı ve öfkesi de vardır; zaten bunlarsız rahmetin anlamı yoktur, ama O'nun öfkesi istisnadır. Oysa ki O'nun rahmeti her şeyi çepeçevre kuşatmıştır.’’ Bk. A'raf suresi, 156.Rahmeti egemen Allah'ın kitabı bir rahmet kitabı olduğu gibi, o kitabı tebliğ eden elçi de bir rahmet elçi’’dir. Evet o elçi, sadece Rahmetin Elçisi’’ değil, doğrudan rahmettir. O, tüm varlıklara bir rahmet olarak’’ gönderilmiştir. Enbiya Suresi, 107.Kuran'ın Allah'ına gerçekten kul olanlar da rahmet insanlar olmak zorundadırlar. Çünkü Kuran'ın önerdiği ahlak bir rahmet ahlakıdır. Bu yüzden Kuran, önerdiği ahlakın taşıyıcılarına Rahman'ın kulları’’ diyor. Kuran emanetini taşıyacakları tanıtacak bir başlık için Allah'ın doksan küsur isim-sıfatından sadece Rahman sıfatının seçilmesi ne kadar düşündürücüdür? Öyle anlaşılıyor ki, insan egoizminin hiç bulaşmadığı veya en az bulaştığı duygu, merhamet yani rahmet duygusudur. Alman düşünürü Arthur Schopenhauer'in, Erdem denecek tek duygu merhamettir, çünkü yalnız buna egoizm karışmaz’’ yolundaki anlayışı tamamen Kuransal' Rahman'ın kullarına!Rahmet hepinizi kucaklasın!Bizler toprağa benzeriz, bize her türlü kötü ve pis şey atılabilir ama bizden hep güzel şeyler çıkar.’’Cüneyd-i Bağdadi
yaşar nuri öztürk rahman suresi