yusuf suresi 100 ayet okunuşu

naskah drama 9 orang tentang kehidupan remaja. Konularına göre alfabetik Kur’an sistematik fihristi kelime sözleri. Rüya anlatan ayetler nelerdir? Rüya ile ilgili Kur’anı Kerim de sure ve ayetlerin anlamları meali nedir? Kuranda rüya ile alakalı arapça sure ve ayetlerin okunuşları hangileridir? Rüya kuranda nasıl geçiyor? Kurani Kerimde geçen Rüya hakkında neler söylüyor? Yusuf Suresi, 4. ayet okunuşu İz kâle yûsufu li ebîhi yâ ebeti innî re eytu ehade aşere kevkeben veş şemse vel kamere re eytuhum lî sâcidînsâcidîne.Yusuf Suresi, 4. ayet Hani Yusuf babasına “Babacığım, gerçekten ben rüyamda on bir yıldız, Güneş’i ve Ay’ı gördüm; bana secde etmektelerken gördüm” demişti. Yusuf Suresi, 5. ayet okunuşu Kâle yâ buneyye lâ taksus ru’yâke alâ ihvetike fe yekîdû leke keydâkeyden, inneş şeytâne lil insâni aduvvun mubînmubînun.Yusuf Suresi, 5. ayet Babası Demişti ki “Oğlum, rüyanı kardeşlerine anlatma, yoksa sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.” Yusuf Suresi, 36. ayet okunuşu Ve dehale meahus sicne feteyânfeteyâni, kâle ehaduhumâ innî erânî a’sıru hamrâhamren, ve kâlel âharu innî erânî ahmilu fevka re’sî hubzen te’kulut tayru minhminhu, nebbi’nâ bi te’vîlihte’vîlihî, innâ nerâke minel muhsinînmuhsinîne.Yusuf Suresi, 36. ayet Onunla birlikte iki genç de zindana girmişti. Biri “Ben rüyamda kendimi şarap sıkıyorken gördüm.” dedi. Öbürü “Ben de kendimi başımın üstünde ekmek taşıyorken gördüm; kuş da ondan yemekteydi” dedi. “Bunun yorumundan bize haber ver. Doğrusu biz seni, iyilik yapanlardan görmekteyiz.” Yusuf Suresi, 43. ayet okunuşu Ve kâlel meliku innî erâ seb’a bakarâtin simânin ye’kuluhunne seb’un icâfun ve seb’a sunbulâtin hudrin ve uhara yâbisât yâbisâtin, yâ eyyuhel meleu eftûnî fî ru’yâye in kuntum lir ru’yâ ta’burûnta’burûne.Yusuf Suresi, 43. ayet Hükümdar “Ben rüyamda yedi besili inek görüyorum, onları yedi zayıf inek yiyor; bir de yedi yeşil başak ve diğerleri ise kupkuru. Ey önde gelen kahin-bilginler, eğer rüya yorumluyorsanız benim bu rüyamı çözüverin” dedi. Yusuf Suresi, 44. ayet okunuşu Kâlû adgâsu ahlâmahlâmin, ve mâ nahnu bi te’vîlil ahlâmi bi âlimînâlimîne. Yusuf Suresi, 44. ayet Dediler ki “Bunlar Karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenler değiliz.” Yusuf Suresi, 45. ayet Ve kâlellezî necâ minhumâ veddekere ba’de ummetin ene unebbiukum bi te’vîlihî fe ersilûnersilûni.Yusuf Suresi, 45. ayet O iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zaman sonra hatırladı ve “Ben bunun yorumunu size haber veririm, hemen beni zindana gönderin” dedi. Yusuf Suresi, 46. ayet okunuşu Yûsufu eyyuhes sıddîku eftinâ fî seb’ı bakarâtin simânin ye’kuluhunne seb’un icâfun ve seb’ı sunbulâtin hudrin ve uhare yâbisâtin, leallî erciu ilen nâsi leallehum ya’lemûnya’lemûne.Yusuf Suresi, 46. ayet Zindana gidip “Yusuf, ey doğru sözlü insan.. Yedi besili ineği yedi zayıf ineğin yediği ve yedi yeşil başakla diğerleri kuru olan rüya konusunda bize fetva ver. Umarım ki insanlara da senin söylediklerinle dönerim, belki onlar bunun anlamını öğrenmiş olurlar.” Yusuf Suresi, 47. ayet okunuşu Kâle tezreûne seb’a sinîne de’ebâde’eben, fe mâ hasadtum fe zerûhu fî sunbulihî illâ kalîlen mimmâ te’kulûnte’kulûne.Yusuf Suresi, 47. ayet Dedi ki “Siz yedi yıl, önceleri ektiğiniz gibi ekin ekin, yediğinizin az bir kısmı dışında kalanını biçtiklerinizi başağında bırakın.” Yusuf Suresi, 48. ayet okunuşu Summe ye’tî min ba’di zâlike seb’un şidâdun ye’kulne mâ kaddemtum lehunne illâ kalîlen mimmâ tuhsinûntuhsinûne. Yusuf Suresi, 48. ayet Sonra bunun arkasından kuraklığı zorlu yedi yıl gelecektir, sakladığınız az bir miktar dışında, daha önce biriktirdiğinizi yiyip bitirecektir.” Yusuf Suresi, 49. ayet okunuşu Summe ye’tî min ba’di zâlike âmun fîhi yugâsun nâsu ve fîhi ya’sırûnya’sırûne. Yusuf Suresi, 49. ayet Sonra bunun arkasından bir yıl gelecektir ki, insanlar onda bol bol yağmura kavuşturulacak ve onda sıkıp-sağacaklar.” Yusuf Suresi, 100. ayet okunuşu Ve refea ebeveyhi alel arşı ve harrû lehu succedâsucceden, ve kâle yâ ebeti hâzâ te’vîlu ru’yâye min kablu kad cealehâ rabbî hakkâhakkan, ve kad ahsene bî iz ahrecenî mines sicni ve câe bikum minel bedvi min ba’di en nezegaş şeytânu beynî ve beyne ıhvetî, inne rabbî latîfun limâ yeşâ’yeşâu innehu huvel alîmul hakîmhakîmu.Yusuf Suresi, 100. ayet Babasını ve annesini tahta çıkarıp oturttu; onun için secdeye kapandılar. Dedi ki “Ey Babam, bu, daha önceki rüyamın yorumudur. Doğrusu Rabbim onu gerçek kıldı. Bana iyilik etti, çünkü beni zindandan çıkardı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını açtıktan sonra, O, çölden sizi getirdi. Şüphesiz benim Rabbim, dilediğini pek ince düzenleyip tedbir edendi. Gerçekten bilen, hüküm ve hikmet sahibi O’dur.” İsra Suresi, 60. ayet okunuşu Ve iz kulnâ leke inne rabbeke ehâta bin nâsnâsi, ve mâ cealner ru’yâlletî ereynâke illâ fitneten lin nâsi veş şeceretel mel’ûnete fîl kur’ânkur’âni, ve nuhavvifuhum fe mâ yezîduhum illâ tugyânen kebîrâkebîren.İsra Suresi, 60. ayet Hani Biz sana “Muhakkak Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır” demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı insanları denemek için yaptık, Kur’an’da lanetlenmiş ağacı da. Biz onları korkutuyoruz. Fakat bu onlarda büyük bir azgınlıktan başka bir şey arttırmıyor. Saffat Suresi, 105. ayet okunuşu Kad saddakter ru’yâ, innâ kezâlike neczîl muhsinînmuhsinîne.Saffat Suresi, 105. ayet “Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.” Fetih Suresi, 27. ayet okunuşu Lekad sadakallâhu resûlehur ru’yâ bil hakkhakkı, le tedhulunnel mescidel harâme inşâallâhu âminîne muhallikîne ruûsekum ve mukassırîne lâ tehâfûntehâfûne, fe alime mâ lem ta’lemû fe ceale min dûni zâlike fethan karîbâkarîben.Fetih Suresi, 27. ayet Andolsun Allah, elçisinin gördüğü rüyanın hak olduğunu doğruladı. Eğer Allah dilerse, mutlaka siz Mescid-i Haram’a güven içinde, saçlarınızı tıraş etmiş, kiminiz de kısaltmış olarak ve korkusuzca gireceksiniz. Fakat Allah, sizin bilmediğinizi bildi, böylece bundan önce size yakın bir fetih nasib kıldı. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ 1- Elif, Lam, Ra. Bunlar mübin apaçık Kitab'ın ayetleridir. 12-Yusuf 1 الٓـرٰ۠ تِلْكَ اٰيَاتُ الْـكِتَابِ الْمُب۪ينِ۠ Elif, Lam, Ra. Bunlar mübin apaçık Kitab'ın ayetleridir. -1 2- Anlayıp-akıl erdiresiniz diye onu beşeri bir lisanda arapça bir Kur'an olarak indirdik. 12-Yusuf 2 اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ قُرْءٰناً عَرَبِياًّ لَعَلَّـكُمْ تَعْقِلُونَ Anlayıp-akıl erdiresiniz diye onu beşeri bir lisanda arapça bir Kur'an olarak indirdik. -2 3- Biz bu Kur'an'ı sana vahyetmekle, sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Oysa sen daha önce bundan habersizdin. 12-Yusuf 3 نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ اَحْسَنَ الْقَصَصِ بِمَٓا اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ هٰذَا الْقُرْاٰنَۗ وَاِنْ كُنْتَ مِنْ قَبْلِه۪ لَمِنَ الْغَافِل۪ينَ Biz bu Kur'an'ı sana vahyetmekle, sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Oysa sen daha önce bundan habersizdin. -3 4- Hani bir zamanlar Yusuf babasına "Babacığım ben rüyamda onbir gezegen, güneş ve ayı gördüm. Onları bana secde ederlerken gördüm" demişti. 12-Yusuf 4 اِذْ قَالَ يُوسُفُ لِاَب۪يهِ يَٓا اَبَتِ اِنّ۪ي رَاَيْتُ اَحَدَ عَشَرَ كَوْكَباً وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ رَاَيْتُهُمْ ل۪ي سَاجِد۪ينَ Hani bir zamanlar Yusuf babasına "Babacığım ben rüyamda onbir gezegen, güneş ve ayı gördüm. Onları bana secde ederlerken gördüm" demişti. -4 5- Babası demişti ki "Oğlum-yavrucuğum, rüyanı uykuda gördüklerini kardeşlerine anlatma sonra sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır." 12-Yusuf 5 قَالَ يَا بُنَيَّ لَا تَقْصُصْ رُءْيَاكَ عَلٰٓى اِخْوَتِكَ فَيَك۪يدُوا لَكَ كَيْداًۜ اِنَّ الشَّيْطَانَ لِلْاِنْسَانِ عَدُوٌّ مُب۪ينٌ Babası demişti ki "Oğlum-yavrucuğum, rüyanı uykuda gördüklerini kardeşlerine anlatma sonra sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır." -5 6- Rabbin seni böylece beğenip-seçecek, sana uykuda görülen görüntülü sözlerin yorumunu öğretecek. Daha önce ataların İbrahim ve İshak'a nimetini tamamladığı gibi sana ve Yakub soyuna da nimetini tamamlayacaktır. Hiç şüphe yok ki senin Rabbin Alim'dir herşeyi hakkıyle bilendir, Hakim'dir hüküm ve hikmet sahibidir. 12-Yusuf 6 وَكَذٰلِكَ يَجْتَب۪يكَ رَبُّكَ وَيُعَلِّمُكَ مِنْ تَأْو۪يلِ الْاَحَاد۪يثِ وَيُتِمُّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكَ وَعَلٰٓى اٰلِ يَعْقُوبَ كَمَٓا اَتَمَّهَا عَلٰٓى اَبَوَيْكَ مِنْ قَبْلُ اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْحٰقَۜ اِنَّ رَبَّكَ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ۟ Rabbin seni böylece beğenip-seçecek, sana uykuda görülen görüntülü sözlerin yorumunu öğretecek. Daha önce ataların İbrahim ve İshak'a nimetini tamamladığı gibi sana ve Yakub soyuna da nimetini tamamlayacaktır. Hiç şüphe yok ki senin Rabbin Alim'dir herşeyi hakkıyle bilendir, Hakim'dir hüküm ve hikmet sahibidir. -6 7- Andolsun ki Yusuf ve kardeşlerinde soranlar sorup-araştıranlar için ayetler vardır. 12-Yusuf 7 لَقَدْ كَانَ ف۪ي يُوسُفَ وَاِخْوَتِه۪ٓ اٰيَاتٌ لِلسَّٓائِل۪ينَ Andolsun ki Yusuf ve kardeşlerinde soranlar sorup-araştıranlar için ayetler vardır. -7 8- Onlar şöyle demişti "Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir. Oysa ki biz birbirini pekiştiren destekleyen güçlü ve kalabalık bir topluluğuz. Doğrusu babamız bu konuda apaçık bir sapıklık yanlışlık içindedir." 12-Yusuf 8 اِذْ قَالُوا لَيُوسُفُ وَاَخُوهُ اَحَبُّ اِلٰٓى اَب۪ينَا مِنَّا وَنَحْنُ عُصْبَةٌۜ اِنَّ اَبَانَا لَف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍۚ Onlar şöyle demişti "Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir. Oysa ki biz birbirini pekiştiren destekleyen güçlü ve kalabalık bir topluluğuz. Doğrusu babamız bu konuda apaçık bir sapıklık yanlışlık içindedir." -8 9- Aralarında dediler ki "Yusuf'u öldürün veya onu dönemeyeceği bir yere atıp-bırakın ki babanızın yüzü teveccühü yalnızca size dönük kalsın. Ondan sonra da tevbe ederek salih bir topluluk olursunuz." 12-Yusuf 9 اُقْتُلُوا يُوسُفَ اَوِ اطْرَحُوهُ اَرْضاً يَخْلُ لَكُمْ وَجْهُ اَب۪يكُمْ وَتَكُونُوا مِنْ بَعْدِه۪ قَوْماً صَالِح۪ينَ Aralarında dediler ki "Yusuf'u öldürün veya onu dönemeyeceği bir yere atıp-bırakın ki babanızın yüzü teveccühü yalnızca size dönük kalsın. Ondan sonra da tevbe ederek salih bir topluluk olursunuz." -9 10- Onlardan bir sözcü "Yusuf'u öldürmeyin. Mutlaka bir şey yapacaksanız onu kuyunun derinliklerine bırakın da, ordan geçen bir yolcu kafilesi onu alsın götürsün" dedi. 12-Yusuf 10 قَالَ قَٓائِلٌ مِنْهُمْ لَا تَقْتُلُوا يُوسُفَ وَاَلْقُوهُ ف۪ي غَيَابَتِ الْجُبِّ يَلْتَقِطْهُ بَعْضُ السَّيَّارَةِ اِنْ كُنْتُمْ فَاعِل۪ينَ Onlardan bir sözcü "Yusuf'u öldürmeyin. Mutlaka bir şey yapacaksanız onu kuyunun derinliklerine bırakın da, ordan geçen bir yolcu kafilesi onu alsın götürsün" dedi. -10 11- Bu karara vardıktan sonra dediler ki "Ey Babamız. Sen Yusuf konusunda bize niye güvenmiyorsun? Oysa biz, onun iyiliğini istemekteyiz." 12-Yusuf 11 قَالُوا يَٓا اَبَانَا مَا لَكَ لَا تَأْمَنَّۭۖا عَلٰى يُوسُفَ وَاِنَّا لَهُ لَنَاصِحُونَ Bu karara vardıktan sonra dediler ki "Ey Babamız. Sen Yusuf konusunda bize niye güvenmiyorsun? Oysa biz, onun iyiliğini istemekteyiz." -11 12- Yarın onu bizimle gönder de dileğince yesin, oynasın. Biz onu kesinlikle koruyup-gözetiriz. 12-Yusuf 12 اَرْسِلْهُ مَعَنَا غَداً يَرْتَعْ وَيَلْعَبْ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ Yarın onu bizimle gönder de dileğince yesin, oynasın. Biz onu kesinlikle koruyup-gözetiriz. -12 13- Babaları dedi ki "Onu götürmeniz beni mutlaka üzer ve siz ondan habersiz iken onu kurdun yemesinden korkarım." 12-Yusuf 13 قَالَ اِنّ۪ي لَيَحْزُنُن۪ٓي اَنْ تَذْهَبُوا بِه۪ وَاَخَافُ اَنْ يَأْكُلَهُ الذِّئْبُ وَاَنْتُمْ عَنْهُ غَافِلُونَ Babaları dedi ki "Onu götürmeniz beni mutlaka üzer ve siz ondan habersiz iken onu kurdun yemesinden korkarım." -13 14- Dediler ki "Andolsun biz birbirini kollayan güçlü ve kalabalık bir topluluk iken kurt onu yerse, bu durumda şüphesiz hüsrana uğrayanlardan aciz kimselerden oluruz." 12-Yusuf 14 قَالُوا لَئِنْ اَكَلَهُ الذِّئْبُ وَنَحْنُ عُصْبَةٌ اِنَّٓا اِذاً لَخَاسِرُونَ Dediler ki "Andolsun biz birbirini kollayan güçlü ve kalabalık bir topluluk iken kurt onu yerse, bu durumda şüphesiz hüsrana uğrayanlardan aciz kimselerden oluruz." -14 15- Onu götürüp de kuyunun dibine atmaya topluca karar verdikleri zaman Biz de ona Yusuf'a şöyle vahyettik "Andolsun ki sen onlara, kendileri farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin." 12-Yusuf 15 فَلَمَّا ذَهَبُوا بِه۪ وَاَجْمَعُٓوا اَنْ يَجْعَلُوهُ ف۪ي غَيَابَتِ الْجُبِّۚ وَاَوْحَيْنَٓا اِلَيْهِ لَتُنَبِّئَنَّهُمْ بِاَمْرِهِمْ هٰذَا وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ Onu götürüp de kuyunun dibine atmaya topluca karar verdikleri zaman Biz de ona Yusuf'a şöyle vahyettik "Andolsun ki sen onlara, kendileri farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin." -15 16- Akşam üstü ağlayarak babalarına geldiler. 12-Yusuf 16 وَجَٓاؤُٓ۫ اَبَاهُمْ عِشَٓاءً يَبْكُونَۜ Akşam üstü ağlayarak babalarına geldiler. -16 17- Dediler ki "Ey Babamız, biz gittik aramızda yarışıyorduk. Yusuf'u da eşyamızın yanında bırakmıştık. Onu kurt yemiş. Şimdi biz doğru söyleyenler olsak da, sen bize inanmazsın." 12-Yusuf 17 قَالُوا يَٓا اَبَانَٓا اِنَّا ذَهَبْنَا نَسْتَبِقُ وَتَرَكْنَا يُوسُفَ عِنْدَ مَتَاعِنَا فَاَكَلَهُ الذِّئْبُۚ وَمَٓا اَنْتَ بِمُؤْمِنٍ لَنَا وَلَوْ كُنَّا صَادِق۪ينَ Dediler ki "Ey Babamız, biz gittik aramızda yarışıyorduk. Yusuf'u da eşyamızın yanında bırakmıştık. Onu kurt yemiş. Şimdi biz doğru söyleyenler olsak da, sen bize inanmazsın." -17 18- Ve yalandan kan sürülmüş olan gömleğini getirdiler. Yakup "Hayır böyle değil. Nefisleriniz sizi yanıltıp-aldatarak kötüyü güzel göstererek bir işe sürüklemiş. Artık bana gereken güzel bir sabırdır. Bu anlattıklarınıza karşılık yardımına sığınılacak olan ancak Allah'dır." 12-Yusuf 18 وَجَٓاؤُ۫ عَلٰى قَم۪يصِه۪ بِدَمٍ كَذِبٍۜ قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ اَنْفُسُكُمْ اَمْراًۜ فَصَبْرٌ جَم۪يلٌۜ وَاللّٰهُ الْمُسْتَعَانُ عَلٰى مَا تَصِفُونَ Ve yalandan kan sürülmüş olan gömleğini getirdiler. Yakup "Hayır böyle değil. Nefisleriniz sizi yanıltıp-aldatarak kötüyü güzel göstererek bir işe sürüklemiş. Artık bana gereken güzel bir sabırdır. Bu anlattıklarınıza karşılık yardımına sığınılacak olan ancak Allah'dır." -18 19- Bir kervan geldi ve sucularını kuyuya gönderdiler. O da kovasını salıp-sarkıttı ve "Müjde. Bu bir oğlan" dedi. Onu ticari bir mal olarak sakladılar. Allah onların yaptıklarını-yapacaklarını hakkıyle bilendir. 12-Yusuf 19 وَجَٓاءَتْ سَيَّارَةٌ فَاَرْسَلُوا وَارِدَهُمْ فَاَدْلٰى دَلْوَهُۜ قَالَ يَا بُشْرٰى هٰذَا غُلَامٌۜ وَاَسَرُّوهُ بِضَاعَةًۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِمَا يَعْمَلُونَ Bir kervan geldi ve sucularını kuyuya gönderdiler. O da kovasını salıp-sarkıttı ve "Müjde. Bu bir oğlan" dedi. Onu ticari bir mal olarak sakladılar. Allah onların yaptıklarını-yapacaklarını hakkıyle bilendir. -19 20- Onu ucuz bir fiyata, sayısı belli birkaç dirheme sattılar. Onlar onu önemseyip-istemediler. 12-Yusuf 20 وَشَرَوْهُ بِثَمَنٍ بَخْسٍ دَرَاهِمَ مَعْدُودَةٍۚ وَكَانُوا ف۪يهِ مِنَ الزَّاهِد۪ينَ۟ Onu ucuz bir fiyata, sayısı belli birkaç dirheme sattılar. Onlar onu önemseyip-istemediler. -20 21- Onu satın alan bir Mısırlı aziz karısına "Onun yerini üstün tut ona güzel bak. Umulur ki bize bir yararı dokunur ya da onu evlad ediniriz" dedi. Böylece Yusuf'u orada Mısır'da yerleşik kıldık. Ona uykuda görülen görüntülü sözlerin yorumunu öğrettik. Allah emrinde dilediğini gerçekleştirmede galip olandır ancak insanların çoğu bilmezler. 12-Yusuf 21 وَقَالَ الَّذِي اشْتَرٰيهُ مِنْ مِصْرَ لِامْرَاَتِه۪ٓ اَكْرِم۪ي مَثْوٰيهُ عَسٰٓى اَنْ يَنْفَعَنَٓا اَوْ نَتَّخِذَهُ وَلَداًۜ وَكَذٰلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِي الْاَرْضِۘ وَلِنُعَلِّمَهُ مِنْ تَأْو۪يلِ الْاَحَاد۪يثِۜ وَاللّٰهُ غَالِبٌ عَلٰٓى اَمْرِه۪ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ Onu satın alan bir Mısırlı aziz karısına "Onun yerini üstün tut ona güzel bak. Umulur ki bize bir yararı dokunur ya da onu evlad ediniriz" dedi. Böylece Yusuf'u orada Mısır'da yerleşik kıldık. Ona uykuda görülen görüntülü sözlerin yorumunu öğrettik. Allah emrinde dilediğini gerçekleştirmede galip olandır ancak insanların çoğu bilmezler. -21 22- Erginlik çağına erişince kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte Biz muhsinleri iyilik yapıp-güzel davrananları böyle mükafatlandırırız. 12-Yusuf 22 وَلَمَّا بَلَغَ اَشُدَّهُٓ اٰتَيْنَاهُ حُكْماً وَعِلْماًۜ وَكَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ Erginlik çağına erişince kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte Biz muhsinleri iyilik yapıp-güzel davrananları böyle mükafatlandırırız. -22 23- Evinde bulunduğu kadın, onun nefsinden murad alıp-yararlanmak istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak "Haydi yanıma gel" dedi. Yusuf dedi ki "Maazallah Allah'a sığınırım. Çünkü O benim efendimdir, yerimi güzel tutmuştur. Zalimler asla felah kurtuluş bulmaz." 12-Yusuf 23 وَرَاوَدَتْهُ الَّت۪ي هُوَ ف۪ي بَيْتِهَا عَنْ نَفْسِه۪ وَغَلَّقَتِ الْاَبْوَابَ وَقَالَتْ هَيْتَ لَكَۜ قَالَ مَعَاذَ اللّٰهِ اِنَّهُ رَبّ۪ٓي اَحْسَنَ مَثْوَايَۜ اِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ Evinde bulunduğu kadın, onun nefsinden murad alıp-yararlanmak istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak "Haydi yanıma gel" dedi. Yusuf dedi ki "Maazallah Allah'a sığınırım. Çünkü O benim efendimdir, yerimi güzel tutmuştur. Zalimler asla felah kurtuluş bulmaz." -23 24- Andolsun kadın onu arzulamıştı. Eğer Rabbinin zinayı yasaklayan burhanını görmeseydi, o da onu arzulamıştı. Biz ondan kötülüğü ve fuhuşu uzaklaştırmak için böyle gösterdik. Çünkü o muhlis ihlas sahibi kullarımızdandı. 12-Yusuf 24 وَلَقَدْ هَمَّتْ بِه۪ۗ وَهَمَّ بِهَاۚ لَوْلَٓا اَنْ رَاٰ بُرْهَانَ رَبِّه۪ۜ كَذٰلِكَ لِنَصْرِفَ عَنْهُ السُّٓوءَ وَالْفَحْشَٓاءَۜ اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُخْلَص۪ينَ Andolsun kadın onu arzulamıştı. Eğer Rabbinin zinayı yasaklayan burhanını görmeseydi, o da onu arzulamıştı. Biz ondan kötülüğü ve fuhuşu uzaklaştırmak için böyle gösterdik. Çünkü o muhlis ihlas sahibi kullarımızdandı. -24 25- İkisi de kapıya doğru koştular. Kadın onun gömleğini arkadan çekip yırttı. Kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar. Kadın hemen "Ailene kötülük etmek isteyenin cezası, zindana atılmaktan veya acıklı bir azabdan başka ne olabilir?" dedi. 12-Yusuf 25 وَاسْتَبَقَا الْبَابَ وَقَدَّتْ قَم۪يصَهُ مِنْ دُبُرٍ وَاَلْفَيَا سَيِّدَهَا لَدَا الْبَابِۜ قَالَتْ مَا جَزَٓاءُ مَنْ اَرَادَ بِاَهْلِكَ سُٓوءاً اِلَّٓا اَنْ يُسْجَنَ اَوْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ İkisi de kapıya doğru koştular. Kadın onun gömleğini arkadan çekip yırttı. Kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar. Kadın hemen "Ailene kötülük etmek isteyenin cezası, zindana atılmaktan veya acıklı bir azabdan başka ne olabilir?" dedi. -25 26- Yusuf dedi ki "Onun kendisi benden murad alıp-yararlanmak istedi." Kadının akrabalarından bir şahid, adilce şahidlik etti ve şöyle dedi "Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir, kendisi ise yalan söyleyenlerdendir." 12-Yusuf 26 قَالَ هِيَ رَاوَدَتْن۪ي عَنْ نَفْس۪ي وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِنْ اَهْلِهَاۚ اِنْ كَانَ قَم۪يصُهُ قُدَّ مِنْ قُبُلٍ فَصَدَقَتْ وَهُوَ مِنَ الْكَاذِب۪ينَ Yusuf dedi ki "Onun kendisi benden murad alıp-yararlanmak istedi." Kadının akrabalarından bir şahid, adilce şahidlik etti ve şöyle dedi "Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir, kendisi ise yalan söyleyenlerdendir." -26 27- Yok eğer onun gömleği arkadan çekip-yırtılmışsa, bu durumda kadın yalan söylemiştir ve kendisi doğruyu söyleyenlerdendir. 12-Yusuf 27 وَاِنْ كَانَ قَم۪يصُهُ قُدَّ مِنْ دُبُرٍ فَكَذَبَتْ وَهُوَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ Yok eğer onun gömleği arkadan çekip-yırtılmışsa, bu durumda kadın yalan söylemiştir ve kendisi doğruyu söyleyenlerdendir. -27 28- Kocası onun gömleğinin arkadan çekip-yırtıldığını görünce "Doğrusu bu sizin siz kadınların tuzağınızdandır. Gerçekten sizin tuzağınız komplonuz yamandır büyüktür." dedi. 12-Yusuf 28 فَلَمَّا رَاٰ قَم۪يصَهُ قُدَّ مِنْ دُبُرٍ قَالَ اِنَّهُ مِنْ كَيْدِكُنَّۜ اِنَّ كَيْدَكُنَّ عَظ۪يمٌ Kocası onun gömleğinin arkadan çekip-yırtıldığını görünce "Doğrusu bu sizin siz kadınların tuzağınızdandır. Gerçekten sizin tuzağınız komplonuz yamandır büyüktür." dedi. -28 29- Ey Yusuf, sen bundan vazgeç kimseye bahsetme. Ey kadın sen de günahın dolayısıyla bağışlanma dile. Çünkü sen günahkarlardan oldun. 12-Yusuf 29 يُوسُفُ اَعْرِضْ عَنْ هٰذَا وَاسْتَغْفِر۪ي لِذَنْبِكِۚ اِنَّكِ كُنْتِ مِنَ الْخَاطِـ۪ٔينَ۟ Ey Yusuf, sen bundan vazgeç kimseye bahsetme. Ey kadın sen de günahın dolayısıyla bağışlanma dile. Çünkü sen günahkarlardan oldun. -29 30- Şehirde birtakım kadınlar "Azizin karısı kendi uşağı olan delikanlısının nefsinden murad alıp-yararlanmak istiyormuş. Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş yüreğine işlemiş. Doğrusu biz onu açık bir sapıklık içinde görüyoruz" dediler. 12-Yusuf 30 وَقَالَ نِسْوَةٌ فِي الْمَد۪ينَةِ امْرَاَتُ الْعَز۪يزِ تُرَاوِدُ فَتٰيهَا عَنْ نَفْسِه۪ۚ قَدْ شَغَفَهَا حُباًّۜ اِنَّا لَنَرٰيهَا ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ Şehirde birtakım kadınlar "Azizin karısı kendi uşağı olan delikanlısının nefsinden murad alıp-yararlanmak istiyormuş. Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş yüreğine işlemiş. Doğrusu biz onu açık bir sapıklık içinde görüyoruz" dediler. -30 31- Azizin karısı onların yaydıkları bu dedikoduları işitince onlara bir davetçi yolladı. Oturup-dayanacakları yerler hazırladı ve her birinin eline bıçak verdi. Kadınlar önlerindeki meyveleri soymaya başlayınca Yusuf'a "Şimdi çık karşılarına" dedi. Onlar onu olağanüstü güzellikte görünce insanüstü büyük bir varlık sandılar ve ellerini keserek "Haşa-Allah'ı tenzih ederiz ki bu bir beşer değildir ancak çok şerefli bir melektir" dediler. 12-Yusuf 31 فَلَمَّا سَمِعَتْ بِمَكْرِهِنَّ اَرْسَلَتْ اِلَيْهِنَّ وَاَعْتَدَتْ لَهُنَّ مُتَّكَـٔاً وَاٰتَتْ كُلَّ وَاحِدَةٍ مِنْهُنَّ سِكّ۪يناً وَقَالَتِ اخْرُجْ عَلَيْهِنَّۚ فَلَمَّا رَاَيْنَهُٓ اَكْبَرْنَهُ وَقَطَّعْنَ اَيْدِيَهُنَّ وَقُلْنَ حَاشَ لِلّٰهِ مَا هٰذَا بَشَراًۜ اِنْ هٰذَٓا اِلَّا مَلَكٌ كَر۪يمٌ Azizin karısı onların yaydıkları bu dedikoduları işitince onlara bir davetçi yolladı. Oturup-dayanacakları yerler hazırladı ve her birinin eline bıçak verdi. Kadınlar önlerindeki meyveleri soymaya başlayınca Yusuf'a "Şimdi çık karşılarına" dedi. Onlar onu olağanüstü güzellikte görünce insanüstü büyük bir varlık sandılar ve ellerini keserek "Haşa-Allah'ı tenzih ederiz ki bu bir beşer değildir ancak çok şerefli bir melektir" dediler. -31 32- Kadın dedi ki "İşte beni kendisiyle ilgili kınadığınız delikanlı budur. Ben onun nefsinden murat alıp-yararlanmak istedim ama o kendini sakınıp-korudu. Eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa, andolsun ki zindana atılacak ve mutlaka zelillerden küçük düşürülenlerden olacak." 12-Yusuf 32 قَالَتْ فَذٰلِكُنَّ الَّذ۪ي لُمْتُنَّن۪ي ف۪يهِۜ وَلَقَدْ رَاوَدْتُهُ عَنْ نَفْسِه۪ فَاسْتَعْصَمَۜ وَلَئِنْ لَمْ يَفْعَلْ مَٓا اٰمُرُهُ لَيُسْجَنَنَّ وَلَيَكُوناً مِنَ الصَّاغِر۪ينَ Kadın dedi ki "İşte beni kendisiyle ilgili kınadığınız delikanlı budur. Ben onun nefsinden murat alıp-yararlanmak istedim ama o kendini sakınıp-korudu. Eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa, andolsun ki zindana atılacak ve mutlaka zelillerden küçük düşürülenlerden olacak." -32 33- Yusuf dedi ki "Ey Rabbim. Benim için zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden daha sevimlidir. Onların kurdukları tuzağı benden uzaklaştırmazsan, onlara meyleder eğilim gösterir ve cahillerden olurum." 12-Yusuf 33 قَالَ رَبِّ السِّجْنُ اَحَبُّ اِلَيَّ مِمَّا يَدْعُونَن۪ٓي اِلَيْهِۚ وَاِلَّا تَصْرِفْ عَنّ۪ي كَيْدَهُنَّ اَصْبُ اِلَيْهِنَّ وَاَكُنْ مِنَ الْجَاهِل۪ينَ Yusuf dedi ki "Ey Rabbim. Benim için zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden daha sevimlidir. Onların kurdukları tuzağı benden uzaklaştırmazsan, onlara meyleder eğilim gösterir ve cahillerden olurum." -33 34- Bunun üzerine Rabbi onun duasını kabul etti ve onların tuzaklarını kendisinden uzaklaştırdı. Çünkü O Semi'dir herşeyi işitendir, Alim'dir hakkıyle bilendir. 12-Yusuf 34 فَاسْتَجَابَ لَهُ رَبُّهُ فَصَرَفَ عَنْهُ كَيْدَهُنَّۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ Bunun üzerine Rabbi onun duasını kabul etti ve onların tuzaklarını kendisinden uzaklaştırdı. Çünkü O Semi'dir herşeyi işitendir, Alim'dir hakkıyle bilendir. -34 35- Sonra onlara karar sahiplerine, iftiraları dinleyip delilleri kadınların kendilerini korurken! kesilen parmaklarını görmelerinin ardından, onu belli bir vakte kadar kaçınılmaz olarak zindana atmak kararı uygun göründü. 12-Yusuf 35 ثُمَّ بَدَا لَهُمْ مِنْ بَعْدِ مَا رَاَوُا الْاٰيَاتِ لَيَسْجُنُنَّهُ حَتّٰى ح۪ينٍ۟ Sonra onlara karar sahiplerine, iftiraları dinleyip delilleri kadınların kendilerini korurken! kesilen parmaklarını görmelerinin ardından, onu belli bir vakte kadar kaçınılmaz olarak zindana atmak kararı uygun göründü. -35 36- Onunla birlikte iki genç de zindana girmişti. Onlardan biri "Ben rüyamda kendimi şarap sıkıyorken gördüm" dedi. Öbürü de "Ben de kendimi başımın üstünde ekmek taşıyorken gördüm, kuşlar da ondan yiyordu. Bunun yorumundan bize haber ver. Doğrusu biz seni muhsinlerden iyilik yapıp-güzel davrananlardan görmekteyiz" dedi. 12-Yusuf 36 وَدَخَلَ مَعَهُ السِّجْنَ فَتَيَانِۜ قَالَ اَحَدُهُمَٓا اِنّ۪ٓي اَرٰين۪ٓي اَعْصِرُ خَمْراًۚ وَقَالَ الْاٰخَرُ اِنّ۪ٓي اَرٰين۪ٓي اَحْمِلُ فَوْقَ رَأْس۪ي خُبْزاً تَأْكُلُ الطَّيْرُ مِنْهُۜ نَبِّئْنَا بِتَأْو۪يلِه۪ۚ اِنَّا نَرٰيكَ مِنَ الْمُحْسِن۪ينَ Onunla birlikte iki genç de zindana girmişti. Onlardan biri "Ben rüyamda kendimi şarap sıkıyorken gördüm" dedi. Öbürü de "Ben de kendimi başımın üstünde ekmek taşıyorken gördüm, kuşlar da ondan yiyordu. Bunun yorumundan bize haber ver. Doğrusu biz seni muhsinlerden iyilik yapıp-güzel davrananlardan görmekteyiz" dedi. -36 37- Yusuf dedi ki "Uykuda gördüklerinizde size rızıklanacağınız bir yemek gelecek olsa ben onun yorumunu ne olduğunu size daha gelmeden önce haber veririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir. Ben, Allah'a iman etmeyen ve ahireti de inkar eden bir topluluğun dinini terkettim." 12-Yusuf 37 قَالَ لَا يَأْت۪يكُمَا طَعَامٌ تُرْزَقَانِه۪ٓ اِلَّا نَبَّأْتُكُمَا بِتَأْو۪يلِه۪ قَبْلَ اَنْ يَأْتِيَكُمَاۜ ذٰلِكُمَا مِمَّا عَلَّمَن۪ي رَبّ۪يۜ اِنّ۪ي تَرَكْتُ مِلَّةَ قَوْمٍ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَهُمْ بِالْاٰخِرَةِ هُمْ كَافِرُونَۙ Yusuf dedi ki "Uykuda gördüklerinizde size rızıklanacağınız bir yemek gelecek olsa ben onun yorumunu ne olduğunu size daha gelmeden önce haber veririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir. Ben, Allah'a iman etmeyen ve ahireti de inkar eden bir topluluğun dinini terkettim." -37 38- Atalarım İbrahim'in, İshak'ın ve Yakub'un dinine uydum. Herhangi bir şeyi Allah'a şirk koşmamız bize yaraşmaz. Bu bize ve insanlara Allah'ın lutuf ve ihsanındandır ancak insanlardan çoğu şükretmezler. 12-Yusuf 38 وَاتَّبَعْتُ مِلَّةَ اٰبَٓاء۪ٓي اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَۜ مَا كَانَ لَـنَٓا اَنْ نُشْرِكَ بِاللّٰهِ مِنْ شَيْءٍۜ ذٰلِكَ مِنْ فَضْلِ اللّٰهِ عَلَيْنَا وَعَلَى النَّاسِ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ Atalarım İbrahim'in, İshak'ın ve Yakub'un dinine uydum. Herhangi bir şeyi Allah'a şirk koşmamız bize yaraşmaz. Bu bize ve insanlara Allah'ın lutuf ve ihsanındandır ancak insanlardan çoğu şükretmezler. -38 39- Ey zindan arkadaşlarım, birbirinden ayrı bir sürü Rabler mi daha hayırlıdır yoksa Vahid tek ve Kahhar kahredici olan Allah mı? 12-Yusuf 39 يَا صَاحِبَيِ السِّجْنِ ءَاَرْبَابٌ مُتَفَرِّقُونَ خَيْرٌ اَمِ اللّٰهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُۜ Ey zindan arkadaşlarım, birbirinden ayrı bir sürü Rabler mi daha hayırlıdır yoksa Vahid tek ve Kahhar kahredici olan Allah mı? -39 40- Sizin Allah'tan başka taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden sıfatlardan başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında hiçbir sultan-delil indirmemiştir. Hüküm yalnızca Allah'ındır. O size Kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. İşte kayyum doğru-kalıcı olan din budur ancak insanların çoğu bilmezler. 12-Yusuf 40 مَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِه۪ٓ اِلَّٓا اَسْمَٓاءً سَمَّيْتُمُوهَٓا اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمْ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍۜ اِنِ الْحُكْمُ اِلَّا لِلّٰهِۜ اَمَرَ اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّٓا اِيَّاهُۜ ذٰلِكَ الدّ۪ينُ الْقَيِّمُ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ Sizin Allah'tan başka taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden sıfatlardan başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında hiçbir sultan-delil indirmemiştir. Hüküm yalnızca Allah'ındır. O size Kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. İşte kayyum doğru-kalıcı olan din budur ancak insanların çoğu bilmezler. -40 41- Ey zindan arkadaşlarım, ikinizden biri efendisine yine şarap sunup-içirecek diğeri ise asılacak ve kuşlar onun başından yiyecek. İşte yorumunu sorduğunuz iş-emir böylece kesinleşmiş olup bitmiştir." 12-Yusuf 41 يَا صَاحِبَيِ السِّجْنِ اَمَّٓا اَحَدُكُمَا فَيَسْق۪ي رَبَّهُ خَمْراًۚ وَاَمَّا الْاٰخَرُ فَيُصْلَبُ فَتَأْكُلُ الطَّيْرُ مِنْ رَأْسِه۪ۜ قُضِيَ الْاَمْرُ الَّذ۪ي ف۪يهِ تَسْتَفْتِيَانِۜ Ey zindan arkadaşlarım, ikinizden biri efendisine yine şarap sunup-içirecek diğeri ise asılacak ve kuşlar onun başından yiyecek. İşte yorumunu sorduğunuz iş-emir böylece kesinleşmiş olup bitmiştir." -41 42- İkisinden kurtulacağını sandığı kendisine verdiğimiz ilimle kurtulacağını düşündüğü kişiye "Efendinin yanında beni an hatırlat" dedi. Fakat şeytan, efendisine anıp-hatırlatmayı ona unutturdu ve böylece Yusuf daha nice yıllar zindanda kaldı. 12-Yusuf 42 وَقَالَ لِلَّذ۪ي ظَنَّ اَنَّهُ نَاجٍ مِنْهُمَا اذْكُرْن۪ي عِنْدَ رَبِّكَۘ فَاَنْسٰيهُ الشَّيْطَانُ ذِكْرَ رَبِّه۪ فَلَبِثَ فِي السِّجْنِ بِضْعَ سِن۪ينَۜ ۟ İkisinden kurtulacağını sandığı kendisine verdiğimiz ilimle kurtulacağını düşündüğü kişiye "Efendinin yanında beni an hatırlat" dedi. Fakat şeytan, efendisine anıp-hatırlatmayı ona unutturdu ve böylece Yusuf daha nice yıllar zindanda kaldı. -42 43- Hükümdar "Ben rüyamda yedi besili inek görüyorum, onları yedi zayıf inek yiyor. Bir de yedi yeşil başak ve bir o kadarı ise kupkuru. Ey ileri gelenler kahinler-bilginler eğer rüya yorumluyorsanız benim bu rüyamı çözüp-açıklayın" dedi. 12-Yusuf 43 وَقَالَ الْمَلِكُ اِنّ۪ٓي اَرٰى سَبْعَ بَقَرَاتٍ سِمَانٍ يَأْكُلُهُنَّ سَبْعٌ عِجَافٌ وَسَبْعَ سُنْبُلَاتٍ خُضْرٍ وَاُخَرَ يَابِسَاتٍۜ يَٓا اَيُّهَا الْمَلَأُ اَفْتُون۪ي ف۪ي رُءْيَايَ اِنْ كُنْتُمْ لِلرُّءْيَا تَعْبُرُونَ Hükümdar "Ben rüyamda yedi besili inek görüyorum, onları yedi zayıf inek yiyor. Bir de yedi yeşil başak ve bir o kadarı ise kupkuru. Ey ileri gelenler kahinler-bilginler eğer rüya yorumluyorsanız benim bu rüyamı çözüp-açıklayın" dedi. -43 44- Dediler ki "Bunlar karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenler değiliz." 12-Yusuf 44 قَالُٓوا اَضْغَاثُ اَحْلَامٍۚ وَمَا نَحْنُ بِتَأْو۪يلِ الْاَحْلَامِ بِعَالِم۪ينَ Dediler ki "Bunlar karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenler değiliz." -44 45- Zindandaki o iki kişiden kurtulmuş olanı nice zaman sonra Yusuf'u hatırladı ve "Ben bunun yorumunu size haber veririm, beni hemen zindana gönderin" dedi. 12-Yusuf 45 وَقَالَ الَّذ۪ي نَجَا مِنْهُمَا وَادَّكَرَ بَعْدَ اُمَّةٍ اَنَا۬ اُنَبِّئُكُمْ بِتَأْو۪يلِه۪ فَاَرْسِلُونِ Zindandaki o iki kişiden kurtulmuş olanı nice zaman sonra Yusuf'u hatırladı ve "Ben bunun yorumunu size haber veririm, beni hemen zindana gönderin" dedi. -45 46- Zindana gelip "Ey Yusuf ey doğru sözlü insan. Yedi besili ineği yedi zayıf ineğin yediği ve yedi yeşil başakla diğerleri kuru olan rüya konusunda bize fetva ver. Umarım ki insanlara isabetli yorumunla dönerim de, onlar da öğrenirler." 12-Yusuf 46 يُوسُفُ اَيُّهَا الصِّدّ۪يقُ اَفْتِنَا ف۪ي سَبْعِ بَقَرَاتٍ سِمَانٍ يَأْكُلُهُنَّ سَبْعٌ عِجَافٌ وَسَبْعِ سُنْبُلَاتٍ خُضْرٍ وَاُخَرَ يَابِسَاتٍۙ لَعَلّ۪ٓي اَرْجِعُ اِلَى النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَعْلَمُونَ Zindana gelip "Ey Yusuf ey doğru sözlü insan. Yedi besili ineği yedi zayıf ineğin yediği ve yedi yeşil başakla diğerleri kuru olan rüya konusunda bize fetva ver. Umarım ki insanlara isabetli yorumunla dönerim de, onlar da öğrenirler." -46 47- Yusuf dedi ki "Siz yedi yıl, önceleri ekdiğiniz gibi ekin ekin, yediğinizin az bir kısmı dışında biçtiklerinizi başağında bırakın. 12-Yusuf 47 قَالَ تَزْرَعُونَ سَبْعَ سِن۪ينَ دَاَباًۚ فَمَا حَصَدْتُمْ فَذَرُوهُ ف۪ي سُنْبُلِه۪ٓ اِلَّا قَل۪يلاً مِمَّا تَأْكُلُونَ Yusuf dedi ki "Siz yedi yıl, önceleri ekdiğiniz gibi ekin ekin, yediğinizin az bir kısmı dışında biçtiklerinizi başağında bırakın. -47 48- Sonra bunun arkasından yedi zorlu kurak yıl gelecektir ki tohumluk için sakladığınız az bir miktar dışında daha önce biriktirdiğinizi yeyip bitirecektir. 12-Yusuf 48 ثُمَّ يَأْت۪ي مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ سَبْعٌ شِدَادٌ يَأْكُلْنَ مَا قَدَّمْتُمْ لَهُنَّ اِلَّا قَل۪يلاً مِمَّا تُحْصِنُونَ Sonra bunun arkasından yedi zorlu kurak yıl gelecektir ki tohumluk için sakladığınız az bir miktar dışında daha önce biriktirdiğinizi yeyip bitirecektir. -48 49- Sonra bunun arkasından öyle bir yıl gelir ki, insanlar onda bol yağmura kavuşturulacak ve onda sıkıp-sağacaklar." 12-Yusuf 49 ثُمَّ يَأْت۪ي مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ عَامٌ ف۪يهِ يُغَاثُ النَّاسُ وَف۪يهِ يَعْصِرُونَ۟ Sonra bunun arkasından öyle bir yıl gelir ki, insanlar onda bol yağmura kavuşturulacak ve onda sıkıp-sağacaklar." -49 50- Hükümdar "Onu bana getirin" dedi. Ona elçi geldiğinde Yusuf "Efendine dön de ona soruver, ellerini kesen o kadınların durumu parmaklarının kesilme nedeni neydi? Şüphesiz ki benim Rabbim, onların hileli düzenlerini bilendir." 12-Yusuf 50 وَقَالَ الْمَلِكُ ائْتُون۪ي بِه۪ۚ فَلَمَّا جَٓاءَهُ الرَّسُولُ قَالَ ارْجِعْ اِلٰى رَبِّكَ فَسْـَٔلْهُ مَا بَالُ النِّسْوَةِ الّٰت۪ي قَطَّعْنَ اَيْدِيَهُنَّۜ اِنَّ رَبّ۪ي بِكَيْدِهِنَّ عَل۪يمٌ Hükümdar "Onu bana getirin" dedi. Ona elçi geldiğinde Yusuf "Efendine dön de ona soruver, ellerini kesen o kadınların durumu parmaklarının kesilme nedeni neydi? Şüphesiz ki benim Rabbim, onların hileli düzenlerini bilendir." -50 51- Hükümdar topladığı o kadınlara "Yusuf'un nefsinden murad almak istediğinizde sizin durumunuz neydi?" dedi. Onlar "Haşa, Allah için biz ondan hiçbir kötülük görmedik" dediler. Azizin karısı da "Şimdi hak ortaya çıktı. Onun nefsinden ben murad almak istemiştim. O ise gerçekten sadıklardandır doğrulardandır" dedi. 12-Yusuf 51 قَالَ مَا خَطْبُكُنَّ اِذْ رَاوَدْتُنَّ يُوسُفَ عَنْ نَفْسِه۪ۜ قُلْنَ حَاشَ لِلّٰهِ مَا عَلِمْنَا عَلَيْهِ مِنْ سُٓوءٍۜ قَالَتِ امْرَاَتُ الْعَز۪يزِ الْـٰٔنَ حَصْحَصَ الْحَقُّۘ اَنَا۬ رَاوَدْتُهُ عَنْ نَفْسِه۪ وَاِنَّهُ لَمِنَ الصَّادِق۪ينَ Hükümdar topladığı o kadınlara "Yusuf'un nefsinden murad almak istediğinizde sizin durumunuz neydi?" dedi. Onlar "Haşa, Allah için biz ondan hiçbir kötülük görmedik" dediler. Azizin karısı da "Şimdi hak ortaya çıktı. Onun nefsinden ben murad almak istemiştim. O ise gerçekten sadıklardandır doğrulardandır" dedi. -51 52- Yusuf dedi ki "Bu açıklamayı istememin nedeni, azizin yokluğunda ona hainlik etmediğimi ve Allah'ın hainlerin hilesini başarıya ulaştırmayacağını azizin ve herkesin bilmesi içindir." 12-Yusuf 52 ذٰلِكَ لِيَعْلَمَ اَنّ۪ي لَمْ اَخُنْهُ بِالْغَيْبِ وَاَنَّ اللّٰهَ لَا يَهْد۪ي كَيْدَ الْخَٓائِن۪ينَ Yusuf dedi ki "Bu açıklamayı istememin nedeni, azizin yokluğunda ona hainlik etmediğimi ve Allah'ın hainlerin hilesini başarıya ulaştırmayacağını azizin ve herkesin bilmesi içindir." -52 53- Ben yine de nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz benim Rabbim Gafur'dur çok bağışlayandır, Rahim'dir rahmetiyle çok esirgeyendir. 12-Yusuf 53 وَمَٓا اُبَرِّئُ نَفْس۪يۚ اِنَّ النَّفْسَ لَاَمَّارَةٌ بِالسُّٓوءِ اِلَّا مَا رَحِمَ رَبّ۪يۜ اِنَّ رَبّ۪ي غَفُورٌ رَح۪يمٌ Ben yine de nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz benim Rabbim Gafur'dur çok bağışlayandır, Rahim'dir rahmetiyle çok esirgeyendir. -53 54- Hükümdar dedi ki "Onu bana getirin de kendime has-yakın kılayım." Onunla konuştuğunda da "Sen bugün bizim yanımızda önemli bir mevki sahibisin, emin-güvenilir birisin" dedi. 12-Yusuf 54 وَقَالَ الْمَلِكُ ائْتُون۪ي بِه۪ٓ اَسْتَخْلِصْهُ لِنَفْس۪يۚ فَلَمَّا كَلَّمَهُ قَالَ اِنَّكَ الْيَوْمَ لَدَيْنَا مَك۪ينٌ اَم۪ينٌ Hükümdar dedi ki "Onu bana getirin de kendime has-yakın kılayım." Onunla konuştuğunda da "Sen bugün bizim yanımızda önemli bir mevki sahibisin, emin-güvenilir birisin" dedi. -54 55- Yusuf dedi ki "Beni bu yerin ülkenin hazineleri üzerinde yetkili kıl. Çünkü ben iyi korurum, bilirim." 12-Yusuf 55 قَالَ اجْعَلْن۪ي عَلٰى خَزَٓائِنِ الْاَرْضِۚ اِنّ۪ي حَف۪يظٌ عَل۪يمٌ Yusuf dedi ki "Beni bu yerin ülkenin hazineleri üzerinde yetkili kıl. Çünkü ben iyi korurum, bilirim." -55 56- İşte böylece Yusuf'u yeryüzünde güç ve yetkiyle yerleştirdik. Öyle ki orada istediği yere gider dilediği yerde konaklardı. Biz rahmetimizi dilediğimize nasib ederiz ve muhsinlerin iyilik yapıp-güzel davrananların ecrini-mükafatını zayi etmeyiz. 12-Yusuf 56 وَكَذٰلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِي الْاَرْضِۚ يَتَبَوَّاُ مِنْهَا حَيْثُ يَشَٓاءُۜ نُص۪يبُ بِرَحْمَتِنَا مَنْ نَشَٓاءُ وَلَا نُض۪يعُ اَجْرَ الْمُحْسِن۪ينَ İşte böylece Yusuf'u yeryüzünde güç ve yetkiyle yerleştirdik. Öyle ki orada istediği yere gider dilediği yerde konaklardı. Biz rahmetimizi dilediğimize nasib ederiz ve muhsinlerin iyilik yapıp-güzel davrananların ecrini-mükafatını zayi etmeyiz. -56 57- İman edenler ve takvada bulunanlar için ahiretin karşılığı mükafatı ise elbette daha hayırlıdır. 12-Yusuf 57 وَلَاَجْرُ الْاٰخِرَةِ خَيْرٌ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ۟ İman edenler ve takvada bulunanlar için ahiretin karşılığı mükafatı ise elbette daha hayırlıdır. -57 58- Kuraklık başlayınca Yusuf'un kardeşleri gelip yanına girdiler. Onları hemen tanıdı ama onlar onu tanıyamamışlardı. 12-Yusuf 58 وَجَٓاءَ اِخْوَةُ يُوسُفَ فَدَخَلُوا عَلَيْهِ فَعَرَفَهُمْ وَهُمْ لَهُ مُنْكِرُونَ Kuraklık başlayınca Yusuf'un kardeşleri gelip yanına girdiler. Onları hemen tanıdı ama onlar onu tanıyamamışlardı. -58 59- Onların erzak yüklerini hazırlayınca dedi ki "Bana babanızdan olan kardeşinizi de getirin. Görmüyor musunuz ben ölçüyü kişi sayısına göre tam tutarım ve ben konukseverlerin de en hayırlısıyım." 12-Yusuf 59 وَلَمَّا جَهَّزَهُمْ بِجَهَازِهِمْ قَالَ ائْتُون۪ي بِاَخٍ لَكُمْ مِنْ اَب۪يكُمْۚ اَلَا تَرَوْنَ اَنّ۪ٓي اُو۫فِي الْكَيْلَ وَاَنَا۬ خَيْرُ الْمُنْزِل۪ينَ Onların erzak yüklerini hazırlayınca dedi ki "Bana babanızdan olan kardeşinizi de getirin. Görmüyor musunuz ben ölçüyü kişi sayısına göre tam tutarım ve ben konukseverlerin de en hayırlısıyım." -59 60- Eğer onu bana getirmezseniz artık benim yanımda sizin için bir ölçek bile erzak yoktur ve bana da yaklaşmayın. 12-Yusuf 60 فَاِنْ لَمْ تَأْتُون۪ي بِه۪ فَلَا كَيْلَ لَكُمْ عِنْد۪ي وَلَا تَقْرَبُونِ Eğer onu bana getirmezseniz artık benim yanımda sizin için bir ölçek bile erzak yoktur ve bana da yaklaşmayın. -60 61- Dediler ki "Onu babasından istemeye çalışacağız ve biz elbette bunu yapacağız." 12-Yusuf 61 قَالُوا سَنُرَاوِدُ عَنْهُ اَبَاهُ وَاِنَّا لَفَاعِلُونَ Dediler ki "Onu babasından istemeye çalışacağız ve biz elbette bunu yapacağız." -61 62- Yusuf yardımcılarına dedi ki "Sermayelerini erzak bedellerini yüklerinin içine koyun. Ailelerine döndüklerinde belki bunun farkına varırlar da yine gelirler." 12-Yusuf 62 وَقَالَ لِفِتْيَانِهِ اجْعَلُوا بِضَاعَتَهُمْ ف۪ي رِحَالِهِمْ لَعَلَّهُمْ يَعْرِفُونَـهَٓا اِذَا انْقَلَـبُٓوا اِلٰٓى اَهْلِهِمْ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ Yusuf yardımcılarına dedi ki "Sermayelerini erzak bedellerini yüklerinin içine koyun. Ailelerine döndüklerinde belki bunun farkına varırlar da yine gelirler." -62 63- Babalarına döndüklerinde "Ey babamız kişi sayımız nedeniyle ölçek bizden engellendi. Bu durumda kardeşimizi de bizimle gönder ki tam ölçek erzak alalım. Biz onu mutlaka koruyacağız." 12-Yusuf 63 فَلَمَّا رَجَعُٓوا اِلٰٓى اَب۪يهِمْ قَالُوا يَٓا اَبَانَا مُنِـعَ مِنَّا الْكَيْلُ فَاَرْسِلْ مَعَنَٓا اَخَانَا نَكْتَلْ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ Babalarına döndüklerinde "Ey babamız kişi sayımız nedeniyle ölçek bizden engellendi. Bu durumda kardeşimizi de bizimle gönder ki tam ölçek erzak alalım. Biz onu mutlaka koruyacağız." -63 64- Babaları dedi ki "Ben onun hakkında size inanıp-güvenir miyim? Ancak daha önce kardeşi konusunda size inanıp-güvenmem müstesna. Allah en hayırlı koruyucudur ve O merhametlilerin en merhametlisidir." 12-Yusuf 64 قَالَ هَلْ اٰمَنُكُمْ عَلَيْهِ اِلَّا كَمَٓا اَمِنْتُكُمْ عَلٰٓى اَخ۪يهِ مِنْ قَبْلُۜ فَاللّٰهُ خَيْرٌ حَافِظاًۖ وَهُوَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَ Babaları dedi ki "Ben onun hakkında size inanıp-güvenir miyim? Ancak daha önce kardeşi konusunda size inanıp-güvenmem müstesna. Allah en hayırlı koruyucudur ve O merhametlilerin en merhametlisidir." -64 65- Erzak yüklerini açıp da sermayelerinin kendilerine geri verilmiş olduğunu bulduklarında "Ey babamız, daha ne isteriz. İşte sermayemiz de bize geri verilmiş, bununla yine ailemize erzak getiririz. Kardeşimizi koruruz ve bir deve yükünü de ilave ederiz. Bu aldığımız az bir ölçektir" dediler. 12-Yusuf 65 وَلَمَّا فَتَحُوا مَتَاعَهُمْ وَجَدُوا بِضَاعَتَهُمْ رُدَّتْ اِلَيْهِمْۜ قَالُوا يَٓا اَبَانَا مَا نَبْغ۪يۜ هٰذِه۪ بِضَاعَتُنَا رُدَّتْ اِلَيْنَاۚ وَنَم۪يرُ اَهْلَنَا وَنَحْفَظُ اَخَانَا وَنَزْدَادُ كَيْلَ بَع۪يرٍۜ ذٰلِكَ كَيْلٌ يَس۪يرٌ Erzak yüklerini açıp da sermayelerinin kendilerine geri verilmiş olduğunu bulduklarında "Ey babamız, daha ne isteriz. İşte sermayemiz de bize geri verilmiş, bununla yine ailemize erzak getiririz. Kardeşimizi koruruz ve bir deve yükünü de ilave ederiz. Bu aldığımız az bir ölçektir" dediler. -65 66- Babaları "Bana etrafınızın çepeçevre kuşatılması dışında onu ne olursa olsun mutlaka bana getireceğinize dair Allah adına kesin bir söz verinceye kadar onu sizinle asla göndermem." dedi. Onlar da ona kesin bir söz verince "Allah, söylediklerimize karşı vekildir" dedi. 12-Yusuf 66 قَالَ لَنْ اُرْسِلَهُ مَعَكُمْ حَتّٰى تُؤْتُونِ مَوْثِقاً مِنَ اللّٰهِ لَتَأْتُنَّن۪ي بِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ يُحَاطَ بِكُمْۚ فَلَمَّٓا اٰتَوْهُ مَوْثِقَهُمْ قَالَ اللّٰهُ عَلٰى مَا نَقُولُ وَك۪يلٌ Babaları "Bana etrafınızın çepeçevre kuşatılması dışında onu ne olursa olsun mutlaka bana getireceğinize dair Allah adına kesin bir söz verinceye kadar onu sizinle asla göndermem." dedi. Onlar da ona kesin bir söz verince "Allah, söylediklerimize karşı vekildir" dedi. -66 67- Ve dedi ki "Ey oğullarım. Hepiniz tek bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben size Allah'tan gelecek hiçbir şeyi savamam gideremem. Hüküm yalnızca Allah'ındır. Ben O'na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca O'na tevekkül etmelidirler." 12-Yusuf 67 وَقَالَ يَا بَنِيَّ لَا تَدْخُلُوا مِنْ بَابٍ وَاحِدٍ وَادْخُلُوا مِنْ اَبْوَابٍ مُتَفَرِّقَةٍۜ وَمَٓا اُغْن۪ي عَنْكُمْ مِنَ اللّٰهِ مِنْ شَيْءٍۜ اِنِ الْحُكْمُ اِلَّا لِلّٰهِۜ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُۚ وَعَلَيْهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ Ve dedi ki "Ey oğullarım. Hepiniz tek bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben size Allah'tan gelecek hiçbir şeyi savamam gideremem. Hüküm yalnızca Allah'ındır. Ben O'na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca O'na tevekkül etmelidirler." -67 68- Babalarının kendilerine emrettiği yerden şehre girdiler. Ki bu -Yakub'un nefsindeki dileği açığa çıkarması dışında- onlara Allah'tan gelecek olan hiçbir şeyi savamazdı. O şüphe yok ki kendisine öğrettiğimiz için ilim sahibi idi ama insanların çoğu bilmezler. 12-Yusuf 68 وَلَمَّا دَخَلُوا مِنْ حَيْثُ اَمَرَهُمْ اَبُوهُمْۜ مَا كَانَ يُغْن۪ي عَنْهُمْ مِنَ اللّٰهِ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا حَاجَةً ف۪ي نَفْسِ يَعْقُوبَ قَضٰيهَاۜ وَاِنَّهُ لَذُو عِلْمٍ لِمَا عَلَّمْنَاهُ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ۟ Babalarının kendilerine emrettiği yerden şehre girdiler. Ki bu -Yakub'un nefsindeki dileği açığa çıkarması dışında- onlara Allah'tan gelecek olan hiçbir şeyi savamazdı. O şüphe yok ki kendisine öğrettiğimiz için ilim sahibi idi ama insanların çoğu bilmezler. -68 69- Yusuf'un yanına girdikleri zaman küçük kardeşini yanına alıp-bağrına bastı ve "Bilesin ki ben senin kardeşinim. Artık onların yaptıklarına üzülme" dedi. 12-Yusuf 69 وَلَمَّا دَخَلُوا عَلٰى يُوسُفَ اٰوٰٓى اِلَيْهِ اَخَاهُ قَالَ اِنّ۪ٓي اَنَا۬ اَخُوكَ فَلَا تَبْتَئِسْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ Yusuf'un yanına girdikleri zaman küçük kardeşini yanına alıp-bağrına bastı ve "Bilesin ki ben senin kardeşinim. Artık onların yaptıklarına üzülme" dedi. -69 70- Onların erzak yüklerini kendilerine hazırlayınca, hükümdarın su kabını kardeşinin yükü içine koydu. Sonra bir tellal münadi "Ey kafile, siz hırsızsınız" diye seslendi. 12-Yusuf 70 فَلَمَّا جَهَّزَهُمْ بِجَهَازِهِمْ جَعَلَ السِّقَايَةَ ف۪ي رَحْلِ اَخ۪يهِ ثُمَّ اَذَّنَ مُؤَذِّنٌ اَيَّتُهَا الْع۪يرُ اِنَّكُمْ لَسَارِقُونَ Onların erzak yüklerini kendilerine hazırlayınca, hükümdarın su kabını kardeşinin yükü içine koydu. Sonra bir tellal münadi "Ey kafile, siz hırsızsınız" diye seslendi. -70 71- Yusuf'un kardeşleri onlara doğru yönelerek "Neyi kaybettiniz?" dediler. 12-Yusuf 71 قَالُوا وَاَقْبَلُوا عَلَيْهِمْ مَاذَا تَفْقِدُونَ Yusuf'un kardeşleri onlara doğru yönelerek "Neyi kaybettiniz?" dediler. -71 72- Hükümdarın su tasını kaybettik, kim onu bulup getirirse ona armağan olarak bir deve yükü vardır dediler. Yusuf da "Ben buna kefilim" dedi. 12-Yusuf 72 قَالُوا نَفْقِدُ صُوَاعَ الْمَلِكِ وَلِمَنْ جَٓاءَ بِه۪ حِمْلُ بَع۪يرٍ وَاَنَا۬ بِه۪ زَع۪يمٌ Hükümdarın su tasını kaybettik, kim onu bulup getirirse ona armağan olarak bir deve yükü vardır dediler. Yusuf da "Ben buna kefilim" dedi. -72 73- Allah'a andolsun ki bizim bu yere fesat çıkarmak için gelmediğimizi siz de biliyorsunuz. Biz hırsız da değiliz dediler. 12-Yusuf 73 قَالُوا تَاللّٰهِ لَقَدْ عَلِمْتُمْ مَا جِئْنَا لِنُفْسِدَ فِي الْاَرْضِ وَمَا كُنَّا سَارِق۪ينَ Allah'a andolsun ki bizim bu yere fesat çıkarmak için gelmediğimizi siz de biliyorsunuz. Biz hırsız da değiliz dediler. -73 74- Eğer yalan söylüyorsanız bunun hırsızlığın cezası nedir? dediler. 12-Yusuf 74 قَالُوا فَمَا جَزَٓاؤُ۬هُٓ اِنْ كُنْتُمْ كَاذِب۪ينَ Eğer yalan söylüyorsanız bunun hırsızlığın cezası nedir? dediler. -74 75- Dediler ki "Bunun cezası, su tası yükünde bulunanın alıkonmasıdır cezası kendisidir. Biz zalimleri böyle cezalandırırız." 12-Yusuf 75 قَالُوا جَزَٓاؤُ۬هُ مَنْ وُجِدَ ف۪ي رَحْلِه۪ فَهُوَ جَزَٓاؤُ۬هُۜ كَذٰلِكَ نَجْزِي الظَّالِم۪ينَ Dediler ki "Bunun cezası, su tası yükünde bulunanın alıkonmasıdır cezası kendisidir. Biz zalimleri böyle cezalandırırız." -75 76- Bunun üzerine Yusuf kardeşinin yük kabından önce onların kablarını aramaya başladı sonra da onu kardeşinin kabından çıkardı. İşte biz Yusuf için böyle bir tedbir-plan düzenledik. Yoksa hükümdarın dininde ki hükümlere göre kardeşini yanında alıkoyamazdı. Ancak Allah'ın dilemesi başka. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır. 12-Yusuf 76 فَبَدَاَ بِاَوْعِيَتِهِمْ قَبْلَ وِعَٓاءِ اَخ۪يهِ ثُمَّ اسْتَخْرَجَهَا مِنْ وِعَٓاءِ اَخ۪يهِۜ كَذٰلِكَ كِدْنَا لِيُوسُفَۜ مَا كَانَ لِيَأْخُذَ اَخَاهُ ف۪ي د۪ينِ الْمَلِكِ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُۜ نَرْفَعُ دَرَجَاتٍ مَنْ نَشَٓاءُۜ وَفَوْقَ كُلِّ ذ۪ي عِلْمٍ عَل۪يمٌ Bunun üzerine Yusuf kardeşinin yük kabından önce onların kablarını aramaya başladı sonra da onu kardeşinin kabından çıkardı. İşte biz Yusuf için böyle bir tedbir-plan düzenledik. Yoksa hükümdarın dininde ki hükümlere göre kardeşini yanında alıkoyamazdı. Ancak Allah'ın dilemesi başka. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır. -76 77- Kardeşleri "Şayet o çalmışsa, daha önce onun kardeşi de çalmıştı" dediler. Yusuf bunu kendi içinde saklı tuttu ve bunu zanda bulunarak yanıldıklarını onlara açıklamadı. İçinden "Siz daha kötü bir konumdasınız. Sizin anlattığınızı içyüzüyle beraber Allah çok iyi bilir" dedi. 12-Yusuf 77 قَالُٓوا اِنْ يَسْرِقْ فَقَدْ سَرَقَ اَخٌ لَهُ مِنْ قَبْلُۚ فَاَسَرَّهَا يُوسُفُ ف۪ي نَفْسِه۪ وَلَمْ يُبْدِهَا لَهُمْ قَالَ اَنْتُمْ شَرٌّ مَكَاناًۚ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا تَصِفُونَ Kardeşleri "Şayet o çalmışsa, daha önce onun kardeşi de çalmıştı" dediler. Yusuf bunu kendi içinde saklı tuttu ve bunu zanda bulunarak yanıldıklarını onlara açıklamadı. İçinden "Siz daha kötü bir konumdasınız. Sizin anlattığınızı içyüzüyle beraber Allah çok iyi bilir" dedi. -77 78- Dediler ki "Ey aziz gerçekten bunun ihtiyar bir babası var, onun yerine bizden birini al. Doğrusu biz seni muhsinlerden iyilik yapıp-güzel davrananlardan görüyoruz." 12-Yusuf 78 قَالُوا يَٓا اَيُّهَا الْعَز۪يزُ اِنَّ لَـهُٓ اَباً شَيْخاً كَب۪يراً فَخُذْ اَحَدَنَا مَكَانَهُۚ اِنَّا نَرٰيكَ مِنَ الْمُحْسِن۪ينَ Dediler ki "Ey aziz gerçekten bunun ihtiyar bir babası var, onun yerine bizden birini al. Doğrusu biz seni muhsinlerden iyilik yapıp-güzel davrananlardan görüyoruz." -78 79- Dedi ki "Eşyamızı kendisinde bulduğumuz kimseden başkasını alıkoymaktan Allah'a sığınırız. Aksi halde biz gerçekten zalim oluruz." 12-Yusuf 79 قَالَ مَعَاذَ اللّٰهِ اَنْ نَأْخُذَ اِلَّا مَنْ وَجَدْنَا مَتَاعَنَا عِنْدَهُٓۙ اِنَّٓا اِذاً لَظَالِمُونَ۟ Dedi ki "Eşyamızı kendisinde bulduğumuz kimseden başkasını alıkoymaktan Allah'a sığınırız. Aksi halde biz gerçekten zalim oluruz." -79 80- Ondan umudlarını kestikleri zaman durumu gizlice kendi aralarında görüşmek üzere bir yana çekildiler. Onların büyükleri dedi ki "Babanızın size karşı Allah adına kesin bir söz aldığını ve daha önce Yusuf konusunda yaptığınız aşırılığı işlediğiniz suçu bilmiyor musunuz? Artık babam bana izin verinceye veya Allah bana ilişkin hüküm verinceye kadar ben buradan kesin olarak ayrılmam. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır." 12-Yusuf 80 فَلَمَّا اسْتَيْـَٔسُوا مِنْهُ خَلَصُوا نَجِياًّۜ قَالَ كَب۪يرُهُمْ اَلَمْ تَعْلَمُٓوا اَنَّ اَبَاكُمْ قَدْ اَخَذَ عَلَيْكُمْ مَوْثِقاً مِنَ اللّٰهِ وَمِنْ قَبْلُ مَا فَرَّطْتُمْ ف۪ي يُوسُفَۚ فَلَنْ اَبْرَحَ الْاَرْضَ حَتّٰى يَأْذَنَ ل۪ٓي اَب۪ٓي اَوْ يَحْكُمَ اللّٰهُ ل۪يۚ وَهُوَ خَيْرُ الْحَاكِم۪ينَ Ondan umudlarını kestikleri zaman durumu gizlice kendi aralarında görüşmek üzere bir yana çekildiler. Onların büyükleri dedi ki "Babanızın size karşı Allah adına kesin bir söz aldığını ve daha önce Yusuf konusunda yaptığınız aşırılığı işlediğiniz suçu bilmiyor musunuz? Artık babam bana izin verinceye veya Allah bana ilişkin hüküm verinceye kadar ben buradan kesin olarak ayrılmam. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır." -80 81- Dönün babanıza ve deyin ki Ey babamız, senin oğlun gerçekten hırsızlık etti. Biz bildiğimizden gördüğümüzden başkasına şahidlik etmedik. Biz gaybın bekçileri değiliz." 12-Yusuf 81 اِرْجِعُٓوا اِلٰٓى اَب۪يكُمْ فَقُولُوا يَٓا اَبَانَٓا اِنَّ ابْنَكَ سَرَقَۚ وَمَا شَهِدْنَٓا اِلَّا بِمَا عَلِمْنَا وَمَا كُنَّا لِلْغَيْبِ حَافِظ۪ينَ Dönün babanıza ve deyin ki Ey babamız, senin oğlun gerçekten hırsızlık etti. Biz bildiğimizden gördüğümüzden başkasına şahidlik etmedik. Biz gaybın bekçileri değiliz." -81 82- İstersen içinde bulunduğumuz şehir halkına ve aralarında geldiğimiz kafileye de sor. Biz gerçekten doğruyu söyleyenleriz. 12-Yusuf 82 وَسْـَٔلِ الْقَرْيَةَ الَّت۪ي كُنَّا ف۪يهَا وَالْع۪يرَ الَّت۪ٓي اَقْبَلْنَا ف۪يهَاۜ وَاِنَّا لَصَادِقُونَ İstersen içinde bulunduğumuz şehir halkına ve aralarında geldiğimiz kafileye de sor. Biz gerçekten doğruyu söyleyenleriz. -82 83- Durumu babalarına aktarınca o dedi ki "Hayır o çalmaz. Nefsiniz sizi yine yanıltıp-aldatarak bir işe sürüklemiş. Artık bana gereken güzel bir sabırdır. Umulur ki Allah onların hepsini bana getirir. Çünkü Alim herşeyi hakkıyle bilen ve Hakim hüküm ve hikmet sahibi olan O'dur." 12-Yusuf 83 قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ اَنْفُسُكُمْ اَمْراًۜ فَصَبْرٌ جَم۪يلٌۜ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَأْتِيَن۪ي بِهِمْ جَم۪يعاًۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ Durumu babalarına aktarınca o dedi ki "Hayır o çalmaz. Nefsiniz sizi yine yanıltıp-aldatarak bir işe sürüklemiş. Artık bana gereken güzel bir sabırdır. Umulur ki Allah onların hepsini bana getirir. Çünkü Alim herşeyi hakkıyle bilen ve Hakim hüküm ve hikmet sahibi olan O'dur." -83 84- Onlardan yüz çevirdi ve "Ey Yusuf'a karşı arttıkça artan esefim derin hüznüm, kederim" dedi ve gözleri kederinden ağardıkça ağardı. Artık derin kederini içine gömüyor yutkundukça yutkunuyordu. 12-Yusuf 84 وَتَوَلّٰى عَنْهُمْ وَقَالَ يَٓا اَسَفٰى عَلٰى يُوسُفَ وَابْيَضَّتْ عَيْنَاهُ مِنَ الْحُزْنِ فَهُوَ كَظ۪يمٌ Onlardan yüz çevirdi ve "Ey Yusuf'a karşı arttıkça artan esefim derin hüznüm, kederim" dedi ve gözleri kederinden ağardıkça ağardı. Artık derin kederini içine gömüyor yutkundukça yutkunuyordu. -84 85- Dediler ki "Allah'a andolsun ki sen hala Yusuf'u anıp durmaktasın. Sonunda ya bu kederden hastalanacaksın, ya da helak olacaksın." 12-Yusuf 85 قَالُوا تَاللّٰهِ تَفْتَؤُ۬ا تَذْكُرُ يُوسُفَ حَتّٰى تَكُونَ حَرَضاً اَوْ تَكُونَ مِنَ الْهَالِك۪ينَ Dediler ki "Allah'a andolsun ki sen hala Yusuf'u anıp durmaktasın. Sonunda ya bu kederden hastalanacaksın, ya da helak olacaksın." -85 86- Dedi ki "Ben kederimi ve üzüntümü yalnızca Allah'a arzediyorum açıyorum. Ben Allah'tan sizin bilmediğinizi de Yusuf'un yaşadığını da biliyorum." 12-Yusuf 86 Yusuf Suresi Ramazan ayında en çok okunan surelerin başında geliyor. Yusuf Suresi İlk üç âyette bu sûredeki âyetlerin Kur’an-ı Kerîm’in âyetleri olduğu, Kur’an’ın Arap diliyle indirildiği ve bu sûrede kıssaların en güzelinin anlatılacağı bildirilmektedir. Bundan sonra 101. âyete kadar Hz. Yûsuf’un kıssası anlatılmıştır. Kıssada Hz. Yûsuf’un, kardeşleri tarafından kuyuya atılması, onu kuyudan çıkaran kafile tarafından Mısır’da köle olarak satılması, bir iftira sonucu cezaevine girmesi, Mısır kralının gördüğü rüyayı yorumlaması neticesinde cezaevinden çıkarılıp maliyeden sorumlu yüksek düzeyde yöneticiliğe getirilmesi, uzun süreli bir ayrılıktan sonra babası ve kardeşleriyle tekrar buluşması gibi konular ele alınmıştır. Daha sonraki âyetlerde ise müminlere müjde ve öğütler AYINDA YUSUF SURESİ OKUMANIN YARARLARI NELERDİR?Yusuf Suresi’nde özellikle erkeklere ve genel olarak kadına ve erkeğe pek çok öğüt verilmektedir. Hz. Yusuf’un başından geçen olaylar anlatılmakta ve bu olaylar karşısında ne denli sabırlı olduğuna odaklanılmalıdır. Hz. Yusuf kardeşleri tarafından kuyuya atılmıştır. Onu kuyudan çıkaran kafile ise, bir köle gibi Mısır'a satmıştır. Kralın eşi Hz. Yusuf'tan çok hoşlanmış ve ona yaklaşmak istese dahi Yusuf buna müsaade etmemiştir. Reddedilen kadın, Hz. Yusuf'a iftira atmış ve Yusuf kendisini zindanda bulmuştur. Mısır kralının görmüş olduğu bir rüyayı tabir etmesinden sonra bu zindandan çıkarılmıştır. Tüm bu süreç içerisinde ise her zaman Allah’a Suresi’ni okumak ve anlamak zaten oldukça önemlidir. Özellikle sure Ramazan ayında gerçekten anlayarak okunduğunda kişi büyük bir aydınlanma yaşayacaktır. Yusuf Suresi’nin genel konusuna baktığımızda görüyoruz ki, kişi kendi namusundan ve kendi nefsinden sorumludur. Mısır Kralının eşi her ne kadar Yusuf’a yakınlaşmış ve pek çok açık kapı bırakmış olsa dahi, Yusuf bunun günah olduğunun bilincindedir. Yani her ne kadar karşısındaki kadından ilgi ve alaka görmüş olsa da kendi nefsine hakim olmuş, gözlerini yere eğmiş ve kadından AYINDA YUSUF SURESİ OKUMANIN FAZİLETLERİ NELERDİR?Sıkıntıdan ve bir sınanmadan geçen kul yalnız Allah'a sığınmalıdır. Tıpkı Yusuf Peygamber'in yaptığı gibi sabretmeli ve Allah'tan yardım istemelidir. Günaha açık olan bir kapıdan geçmek yerine bununla baş etmeli ve ancak kendi nefsini kontrol etmelidir. Ramazan ayı içerisinde Allah’ın tüm dilek kapılarının açık olduğuna inanılır. Kişi Yusuf Suresi içerisindeki ayetleri en doğru ve anlaşılır bir şekilde okumalıdır. Sadece okumakla yetinmemeli ve bunu yaşadığı hayat boyunca bir öğüt gibi tövbe ederek Yusuf Suresi’ni Ramazan ayında okuyan kişi Allah’ın kendisine vaat ettiği nimetlere kolay erişim sağlar. Herhangi bir hastalığı varsa şifasını bulur, herhangi bir iftiraya uğramışsa gerçek tez zamanda ortaya çıkar, ihanete uğramışsa Allah kulunun gönlünü ferah tutar ve tüm bunlardan onu arındırır. Kulun içerinde bir intikam hissiyatı varsa, bunu gerçekleştirmek yerine Allah’a sığınmalı ve bu düşüncesinden bir an önce vazgeçmelidir. Hesap yalnız Allah’a verilir ve cezasını da yalnız Allah SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU1. Elif lam ra tilke ayatül kitabil mübın2. İnna enzelnahü kur'anen arabiyyel lealleküm ta'kılun3. Nahnü nekussu aleyke ahsenel kasası bima evhayna ileyke hazel kur'ane ve in künte min kablihı le minel ğafilın4. İz kale yusüfü li ebıhi ya ebeti innı raeytü ehade aşera kevkebev veş şemse vel kamera raeytühüm li sacidın5. Kale ya büneyye la taksus rü'yake ala ıhvetike fe yekıdu leke keyda inneş şeytane lil insani adüvvüm mübın6. Ve kezalike yectebıke rabbüke ve yüallimüke min te'vilil ehadısi ve yütimmü nı'metehu aleyke ve ala ali ya'kube kema etemmeha ala ebeveyke min kablü ibrahıme ishak inne rabbeke alımün hakım7. Le kad kane fı yusüfe ıhvetihı ayatül lis sailın8. İz kalu le yusüfü ve ehuhü ehabbü ila ebına minna ve nahnü usbeh inne ebana le fı dalalim mübın9. Uktülu yusüfe evitrahuhü erday yahlü leküm vechü ebıküm ve tekunu mim ba'dihı kavmen salihıyn10. Kale kailüm minhüm la taktülu yusüfe ve elkuhü fı ğayabetil cübbi yeltekıthü ba'düs seyyarati in küntüm faılın11. Kalu ya ebana ma leke la te'menna ala yusüfe inna lehu lenasihun12. Ersilhü meana ğadey yerta' ve yel'ab ve inna lehu lehafizun13. Kale innı le yahzününı en tezhebu bihı ve ehafü ey ye'külehüz zi'bü ve entüm anhü ğafilun14. Kalu le in ekelehüz zi'bü ve nahnü usbetün inna izel le hasirun15. Fe lemma zehebu bihı ve ecmeu ey yec'aluhü fı ğayabetil cübb ve evhayna ileyhi le tünebbiennehüm bi emrihim haza ve hüm la yeş'urun16. Ve cau ebahüm ışaey yebkun17. Kalu ya ebana inna zehebna nestebiku ve terakna yusüfe ınde metaına fe ekelehüz zi'b ve ma ente bi mü'minil lena ve lev künna sadikıyn18. Ve cau ala kamısıhı bi demin kezib kale bel sevvelet leküm enfüsüküm emra fe sabrun cemıl vallahül müsteanü ala ma tesıfun19. Ve caet seyyaratün fe erselu varidehüm fe edla delveh kale ya büşra haza ğulam ve eserruhü bidaah vallahü alımün bi ma ya'melun20. Ve şeravhü bi semenim bahsin derahime ma'dudeh ve kanu fıhi minez zahidın21. Ve kalellezişterahü mim mısra limraetihı ekrimı mesvahü asa ey yenfeana ev nettehızehu veleda ve kezalike mekkenna li yusüfe fil erdı ve li nuallimehu min te'vılil ehdıs vallahü ğalibün ala emrihı ve lakinne ekseran nasi la ya'lemun22. Ve lemma beleğa eşüddehu ateynahü hukmev ve ılma ve kezalike neczil muhsinın23. Ve ravedethülletı hüve fı beytiha an nefsihı ve ğallekatil ebvabe ve kalet heyte lek kale meazellahi innehu rabbı ahsene mesvay innehu la yüflihuz zalimun24. Ve le kad hemmet bihı ve hemme biha lev la er raa bürhane rabbih kezalike li nasrife anhüs sue vel fahşa' innehu min ıbadinel muhlesıyn25. Vestebekal babe ve kaddet kamısahu min dübüriv ve elfeya seyyideha ledel bab kalet ma ceazü men erade bi ehlike suen illa ey yüscene ev azabün elım26. Kale hiye ravedetnı an nefsı ve şehide şahidüm min ehliha in kane kamısuhu kudde min kubulin fe sadekat ve hüve minel kazibın27. Ve in kane kamısuhu kudde min dübürin fe kezebet ve hüve mines sadikıyn28. Felemma raaa kamısahu kudde min dübürin kale innehu min keydikünn inne keydekünne azıym29. Yusüfü a'rıd an haza vestağfirı li zembik inneki künti minel hatıın30. Ve kale nisvetün fil medınetimraetül azızi türavidü fetaha an nefsih kad şeğafeha hubba inna leneraha fı dalalim mübın31. Felemma semiat bi mekrihinne erselet ileyhinne ve a'tedet lehünne müttekeev ve atet külla vahıdetim minhünne sikkınev ve kaletıhruc aleyhinn felemma raeynehu ekbernehu ve katta'ne eydiyehünne ve kulne haşe lillahi ma haza beşera in haza illa melekün kerım32. Kalet fe zalikünnellezı lümtünnenı fıh ve le kad ravedtühu an nefsihı festa'sam ve leil lem yef'al ma amürruhu le yüscenenne ve leyekunem mines sağırın33. Kale rabbis sicnü ehabbü ileyye mimma yed'unenı ileyh ve illa tasrif annı keydehünne asbü ileyhinne ve eküm minel cahilın34. Festecabe lehu rabbühu fe sarafe anhü keydehünn innehu hüves semıul alım35. Sümme beda lehüm mim ba'di ma raevül ayati le yescününnehu hatta hıyn36. Ve dehale meahüs sicne feteyan kale ehadühüma innı eranı a'sıru hamra ve kalel aharu innı eranı ahmilü fevka ra'sı hubzen te'külüt tayru minh nebbi'na bi te'vılih inna nerake minel muhsinın37. Kale la ye'tiküma taamün türzekanihı illa nebbe'tüküma bi te'vılihı kable ey ye'tiyeküma zaliküma mimma alemenı rabbı innı teraktü millete kavmil la yü'minune billahi ve hüm bil ahırati hüm bil ahırati hüm kafirun38. Vetteba'tü millete abai ibrahıme ve ishaka ve ya'kub ma kane lena en nüşrike billahi min şey' zalike min fadlillahi aleyna ve alen nasi ve lakinne ekseran nasi la yeşkürun39. Ya sahıbeyis sicni e erbabüm müteferrikune hayrun emillahül vahıdül kahhar40. Ma ta'büdune min dunihı illa esmaen semmeytümuha entüm ve abaüküm ma enzelellahü biha min sültan inil hukmü illa lillah emera ella ta'büdu illa iyyah zaliked dınül kayyimü ve lakinne ekseran nasi la ya'lemun41. Ya sahıbeyis sicni emma ehadüküma fe yeskıy rabbehu hamra ve emmel aharu fe yuslebü fe te'külüt tayru mir ra'sih kudıyel emrullezı fıhi testeftiyan42. Ve kale lillezı zanne ennehu nacim minhümezkürnı ınde rabbike fe ensahüş şeytanü zikra rabbihı fe lebise fis sicni bid'a sinın43. Ve kalel melikü innı era seb'a bekaratin simaniy ye'külühünne seb'un ıcafüv ve seb'a sümbülatin hudriv ve uhara yabisat ya eyyühel meleü eftunı fı rü'yaye in küntüm lir rü'ya ta'bürun44. Kalu adğasü ahlam ve ma nahnü bi te'vılil ahlami bi alimın45. Ve kalellezı neca minhüma veddekera ba'de ümmetin ene ünebbiüküm bi te'vılihı fe ersilun46. Yusüfü eyyühes sıddıku eftina fı seb'ı bekaratin simaniy ye'külününne seb'un ıcafüv ve seb'ı sümbülatin hudriv ve ühara yabisatil leallı erciu ilen nasi leallehüm ya'lemun47. Kale tezraune seb'a sinıne deeba fe ma hasadtüm fezeruhü fı sümbülihı illa kalılem mimma te'külun48. Sümme ye'tı mim ba'di zalike seb'un şidadüy ye'külne ma kaddemtüm lehünne illa kalılem mimma tuhsınun49. Sümme ye'tı mim ba'di zalike amün fıhi yüğasün nasü ve fıhi ya'sırun50. Ve kalel melikü'tunı bih fe lemma caehür rasulü kalercı'ila rabbike fes'elhü ma balün nisvetillatı katta'ne eydiyehünn inne rabbı bi keydihinne alım51. Kale ma hatbükünne iz ravedtünne yusüfe an nefsih kulne haşe lillahi ma alimna aleyhi min su' kaletimraetül azızil ane hashasal hakku ene ravedtühu an nefsihı ve innehu le mines sadikıyn52. Zalike li ya'leme ennı lem ehunhü bil ğaybi ve ennellahe la yehdı keydel hainın53. Ve ma überriü nefsı innen nefse le emmaratüm bis sui illa ma rahıme rabbı inne rabbı ğafurur rahıym54. Ve kalel melikü'tunı bihı estahlıshü li nefsı fe lemma kellemehu kale innekel yevme ledeyna mekınün emın55. Kalec'alnı ala hazainil ard innı hafıyzun alım56. Ve kezalike mekkenna li yusüfe fil ard yetebevveü minha haysü yeşa' nüsıybü bi rahmetina men neşaü ve la nüdıy'u ecral muhsinın57. Ve le ecrul ahırati hayrul lillezıne amenu ve kanu yettekun58. Ve cae ıhvetü yusüfe fe dehalu aleyhi fe arafehüm ve hüm lehu münkirun59. Ve lemma cehhezehüm bi cehazihim kale'tunı bi ehıl leküm min ebıküm ela teravne ennı ufil keyle ve ene hayrul münzilın60. Fe il lem te'tunı bihı fe la keyle leküm ındı ve la takrabun61. Kalu senüravidü anhü ebahü ve inne le faılun62. Ve kaleli fityanihic'alu bidaatehüm fı rihalihim leallehüm ya'rifuneha izenkalebu ila ehlihim leallehüm yarciun63. Fe lemma raceu ila ebıhim kalu ya ebana münia minnel keylü fe ersil meana ehana nektel ve inna lehu lehafizun64. Kale hel amenüküm aleyhi illa kema emintüküm ala ehıyhi min kabl fellahü hayrun hafizav ve hüve erhamür rahımın65. Ve lemma fetehu metaahüm vecedu bidaatehüm ruddet ileyhim kalu ya ebana ma nebğıy hazihı bidaatüna ruddet ileyna ve nemıru ehlena ve nahfezu ehana ve nezdadü keyle beıyr zalike keylüy yesır66. Kale len ürsilehu meaküm hatta tü'tuni mevsikam minellahi lete'tünnenı bihı illa ey yühata biküm fe lemma atevhü mevsikahüm kalellahü ala ma nekulü vekıl67. Ve kale ya beniyye la tedhulu mim babiv vahıdiv vedhulu min ebvabim müteferrikah ve ma uğnı anküm minellahi min şey' inil hukmü illa lillah aleyhi tevekkelt ve aleyhi fel yetevekkelil mütevekkilun68. Ve lemma dehalu min haysü emerahüm ebuhüm ma kane yuğnı anhüm minellahi min şey'in illa laceten fı nefsi ya'kube kadaha ve innehu le zu ılmil lima allemnahü ve lakinne ekseran nasi la ya'lemun69. Ve lemma dehalu ala yusüfe ave ileyhi ehahü kale innı ene ehuke fe la tebteis bima kanu ya'melun70. Fe lemma cehhezehüm bi cehazihim ceales sikayete fı rahli ehıyhi sümme ezzene müezzinün eyyetühel ıyru inneküm le sarikun71. Kalu ve akbelu aleyhim maza tefkıdun72. Kalu nefkıdü suvaal meliki ve li men cae bihı hımlü beıyriv ve ene bihı zeıym73. Kalu tellahi le kad alimtüm ma ci'na li nüfside fil erdı ve ma künna sarikıyn74. Kalu fe ma cezaühu in küntüm kazibın75. Kalu cezaühu mev vücide fı rahlihı fe hüve cezaüh kezalike necziz zalimın76. Fe bedee bi ev'ıyetihim kable viai ehıyhi sümmestahraceha min viai ehıyh kezalike kidna li yusüf ma kane li ye'huze ehahü fı dınil melikı illa ey yeşaellah nerfeu deracatim men neşa' ve fevka külli zı ılmin alım77. Kalu iy yesrık fe kad seraka ehul lehu min kabl fe eserraha yusüfü fı nefsihı ve lem yübdiha lehüm kale entüm şerrum mekana vallahü a'lemü bima tesıfun78. Kalu ya eyyühel azızü inne lehu eben şeyhan kebıran fe huz ehadena mekaneh inna nerake minel muhsinın79. Kale meazellahi en ne'huze illa mev vecedna metaana ındehu inna izel le zalimun80. Fe lemmestey'esu minhü halesu neciyya kale kebıruhüm e lem ta'lemu enne ebaküm kad ehaze aleyküm mevsikam minellahi ve min kablü ma ferrattüm fı yusüf fe len ebrahal erda hatta ye'zene lı ebı ev yahkümellahü lı ve hüve hayrul hakimın81. İrciu illa ebıküm fe kulu ya ebana innebneke serak ve ma şehidna illa bima alimna ve ma künna lilğaybi hafizıyn82. Ves'elil karyetelletı künna fıha vel ıyralletı akbelna fıha ve inna lesadikun83. Kale bel sevvelet leküm enfüsüküm emra fe sabrun cemıl asellahü ey ye'tiyenı bihim cemıa innehu hüvel alımül hakım84. Ve tevella anhüm ve kale ya esefa ala yusüfe vebyaddat aynahü minel huzni fe hüve kezıym85. Kalu tellahi tefteü tezküru yusüfe hatta tekune haradan ev teküru yusüfe hatta tekune haradan ev tekune minel halikın86. Kale innema eşku bessı ve huznı ilellahi ve a'lemü minellahi ma la ta'lemun87. Ya beniyyezhebu fe tehassesu miy yusüfe ve ehıyhi ve la tey'esu mir ravhıllahi illel kavmül kafirun88. Fe lemma dehalu aleyhi kalu ya eyyühel azızü messena ve ehlened durru ve ci'na bi bidaatim müzcatin fe evfi lenel keyle ve tesaddak aleynav innellahe yeczil mütesaddikıyn89. Kale hel alimtüm ma fealtüm bi yusüfe ve ehıyhi iz entüm cahilun90. Kalu einneke le ente yusüf kale ene yusüfü ve haza ehıy kad mennellahü aleyna innehu mey yettekı ve yasbir fe innellahe la yüdıy'u ecral muhsinın91. Kalu tellahi le kad aserakellahü aleyna ve in künna le hatıın92. Kale la tesrıbe aleykümül yevm yağfirullahü leküm ve hüve erhamür rahımın93. İzhebu bi kamısıy haza fe elkuhü ala vechi ebı ye'ti besıyra ve'tunı bi ehliküm ecmeıyn94. Ve lemma fesaletil ıyru kale ebuhüm innı le ecidü rıha yusüfe lev la en tüfennidun95. Kalu tellahi inneke le fı dalalikel kadım96. Fe lemma en cael beşıru elkahü ala vechihı fertedde besıyra kale elem ekul leküm innı a'lemü minellahi ma la ta'lemun97. Kalu ya ebanestağfir lena zünubena inna künna hatıın98. Kale sevfe estağfiru leküm rabbı innehu hüvel ğafurur rahıym99. Fe lemma dehalu ala yusüfe ava ileyhi ebeveyhi ve kaledhulu mısra in şaellahü aminın100. Ve rafea ebeveyhi alel arşi ve harru lehu sücceda ve kale ya ebeti haza te'vılü rü'yaye min kablü kad cealeha ribbı hakka ve kad ahsene bı iz ahracenı mines sicni ve cae biküm minel bedvi mim ba'di en nezeğaş şeytanü beynı ve beyne ıhvetı inne rabbı latıyfül lima yeşa' innehu hüvel alımül hakım101. Rabbi kad ateytenı minel mülki ve allemtenı min te'vılil ehadıs fatıras semavati vel erdı ente veliyyı fid dünya vel ahırah teveffenı müslimev ve elhıknı bis salihıyn102. Zalike min embail ğaybi nuhıyhi ileyk ve ma künte ledeyhim iz ecmeu emrahüm ve hüm yemkürun103. Ve ma ekserun nasi ve lev haraste bi mü'minın104. Ve ma tes'elühüm aleyhi min ecr in hüve illa zikrul lil alemın105. Ve keeyyim min ayetin fis semavati vel erdı yemürrune aleyha ve hüm anhü mu'ridun106. Ve ma yü'minü ekseruhüm billahi illa ve hüm müşrikun107. E fe eminu en te'tiyehüm ğaşiyetüm min azabillahi ev te'tiyehümüs saatü bağtetev ve hüm la yeş'urun108. Kul hazihı sebılı ed'u ilellahi ala besıyratin ene ve menittebeanı ve sübhanellahi ve ma ene minel müşrikın109. Ve ma erselna min kablike illa ricalen nuhıy ileyhim min ehlil kura e fe lem yesıru fil erdı fe yenzuru keyfe kane akıbetüllezıne min kablihim ve la darul ahırati hayrul lillezınettekav e fe la ta'kılun110. Hatta izestey'eser rusülü ve zannu ennehüm kad küzibu caehüm nasruna fe nücciye men neşa' ve la yüraddü be'süna anil kavmil mücrimın111. Le kad kane fı kasasıhum ıbratül li ülil elbab ma kane hadısey yüftera ve lakin tasdıkallezı beyne yedeyhi ve tefsıyle külli şey'iv ve hüdev ve rahmetel li kavmiy yü'minunYUSUF SURESİ’NİN KISACA TEFSİRİBu ayetler gelişigüzel söylenmiş sözler değildir. Her biri Allah'ın Peygamber Efendimize tebliğ ettiği ve biz insanlara iletmesi gereken sözlerdir. Bu yüzden Kuran'ın kutsal bir kitaptır. Kuran'ın Araplara indirilmiş olmasının bazı sebepleri vardır. Bölgenin coğrafî, sosyolojik, psikolojik konumu ve insanların genel tutumu bunda büyük rol oynamaktadır. Tehlikeli işlere atılan, temizliğine ve titizliğine özen göstermeyen, kadınlara hürmeti olmayan bu toplumun değişmesi gerekiyordu. Ayrıca Kuran’ın Arapça indirilmesinin en büyük sebebi de Peygamberin onlar arasında yaşan iyi, temiz ve güzel bir insan Arapça indirildiğinden dolayı sureleri Arapça okumak diye bir kural söz konusu değildir. Çünkü kitabın asıl amacı anlayarak okumaktır. Yani eğer tam olarak Arapçaya hakim değilseniz ve anlamadan okuyorsanız; okuduğunuz sure sizin için hiçbir şey ifade etmez. Okurken özellikle Yusuf Peygamber’in başına gelen olaylara odaklanmalı ve bu olaylar karşısında nasıl bir tutum sergilediğini unutmamalısınız. Her ne kadar kardeşleri tarafından kuyuya atılsa da onlardan intikam almamış, kralın karısı kendisine yanaştığında nefsine yenik düşmemiş, üzerine iftira atıldığında sabırla beklemiş ve yalnızca Allah’a sığınmıştır. ❬ Önceki Sonraki ❭ وَرَفَعَ أَبَوَيْهِ عَلَى ٱلْعَرْشِ وَخَرُّوا۟ لَهُۥ سُجَّدًا ۖ وَقَالَ يَٰٓأَبَتِ هَٰذَا تَأْوِيلُ رُءْيَٰىَ مِن قَبْلُ قَدْ جَعَلَهَا رَبِّى حَقًّا ۖ وَقَدْ أَحْسَنَ بِىٓ إِذْ أَخْرَجَنِى مِنَ ٱلسِّجْنِ وَجَآءَ بِكُم مِّنَ ٱلْبَدْوِ مِنۢ بَعْدِ أَن نَّزَغَ ٱلشَّيْطَٰنُ بَيْنِى وَبَيْنَ إِخْوَتِىٓ ۚ إِنَّ رَبِّى لَطِيفٌ لِّمَا يَشَآءُ ۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْعَلِيمُ ٱلْحَكِيمُ Diyanet Vakfı Ana ve babasını tahtının üstüne çıkartıp oturttu ve hepsi onun için ona kavuştukları için secdeye kapandılar. Yusuf dedi ki Ey babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Doğrusu Rabbim bana çok şey lütfetti. Çünkü beni zindandan çıkardı ve şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra sizi çölden getirdi. Şüphesiz ki Rabbim dilediğine lütfedicidir. Kuşkusuz O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.» Yusuf suresinin Türkçe okunuşu ve anlamı konusuna geçmeden önce Yusuf suresi hakkında kısa bir bilgi verelim. Yusuf suresi;“Mekke döneminde inmiştir. 111 âyettir. Bu sûrede Yûsuf Peygamberin hayatta karşılaştığı sıkıntılar ve bunlara sabrederek nasıl başarıya ulaştığı anlatılmakta ve inananlar için faydalı öğütler, önemli mesajlar verilmektedir. Kur’an’da baştan sona kadar bir tek konuyu anlatan tek sûre budur.” Bu bilgiler Diyanet İşleri Başkanlığının resmi web sayfasından alınmıştır.Yusuf Suresinin Türkçe Latince lâm râ tilke âyâtul kitâbil mubînmubîni. Sponsorlu Bağlantılar enzelnâhu kur’ânen arabiyyen leallekum ta’kılûnta’kılûne. nakussu aleyke ahsenel kasası bimâ evhaynâ ileyke hâzâl kur’âne ve in kunte min kablihî le minel gâfilîngâfilîne. kâle yûsufu li ebîhi yâ ebeti innî raeytu ehade aşera kevkeben veş şemse vel kamere raeytuhum lî sâcidînsâcidîne. yâ buneyye lâ taksus ru’yâke alâ ihvetike fe yekîdû leke keydâkeyden, inneş şeytâne lil insâni aduvvun mubînmubînun. kezâlike yectebîke rabbuke ve yuallimuke min te’vîlil ehâdîsi, ve yutimmu ni’metehu aleyke ve alâ âli ya’kûbe kemâ etemmehâ alâ ebeveyke min kablu ibrâhîme ve ishâkishâke, inne rabbeke alîmun hakîmhakîmun. kâne fî yûsufe ve ihvetihî âyâtun lis sâilînsâilîne. kâlû le yûsufu ve ahûhu ehabbu ilâ ebînâ minnâ ve nahnu usbetun, inne ebânâ le fî dalâlin mubînmubînin. yûsufe evitrahûhu ardan yahlu lekum vechu ebîkum ve tekûnû min ba’dihî kavmen sâlihînsâlihîne. Sponsorlu Bağlantılar kâilun minhum lâ taktulû yûsufe ve elkûhu fî gayâbetil cubbi yeltekıthu ba’dus seyyârati in kuntum fâilînfâilîne. yâ ebânâ mâ leke lâ te’mennâ alâ yûsufe ve innâ lehu le nâsıhûnle nâsıhûne. meanâ gaden yerta’ ve yel’ab ve innâ lehu le hâfizûnle hâfizûne. innî le yahzununî en tezhebû bihî ve ehâfu en ye’kulehuz zi’bu ve entum anhu gâfilûngâfilûne. Sponsorlu Bağlantılar le in ekelehuz zi’bu ve nahnu usbetun innâ izen le hâsirûnle hâsirûne. lemmâ zehebû bihî ve ecmeû en yec’alûhu fî gayâbetil cubbcubbi, ve evhaynâ ileyhi le tunebbiennehum bi emrihim hâzâ ve hum lâ yeş’urûnyeş’urûne. Sponsorlu Bağlantılar câû ebâhum işâen yebkûnyebkûne. yâ ebânâ innâ zehebnâ nestebiku ve tereknâ yûsufe inde metâınâ fe ekelehuz zi’bu, ve mâ ente bi mu’minin lenâ ve lev kunnâ sâdikînsâdikîne. câû alâ kamîsıhî bi demin kezibkezibin, kâle bel sevvelet lekum enfusukum emrâemren, fe sabrun cemîlcemîlun, vallâhul musteânu alâ mâ tasıfûntasıfûne. câet seyyâratun fe erselû vâridehum fe adlâ delvehu, kâle yâ buşrâ hâzâ gulâmgulâmun, ve eserrûhu bidâaten, vallâhu alîmun bi mâ ya’melûnya’melûne. şerevhu bi semenin bahsin derâhime ma’dûdetin, ve kânû fîhi minez zâhidînzâhidîne. Sponsorlu Bağlantılar kâlellezîşterâhu min mısra limraetihî ekrimî mesvâhu asâ en yenfeanâ ev nettehizehu veledâveleden, ve kezâlike mekkennâ li yûsufe fîl ardı ve li nuallimehu min te’vîlil ehâdîsehâdîsi, vallâhu gâlibun alâ emrihî ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemunya’lemune. lemmâ belega eşuddehû âteynâhu hukmen ve ilmâilmen, ve kezâlike neczîl muhsinînmuhsinîne.” râvedethulletî huve fî beytihâ an nefsihî ve gallekatil ebvâbe ve kâlet heyte leke, kâle maâzallâhi innehu rabbî ahsene mesvâymesvâye, innehu lâ yuflihuz zâlimûnzâlimûne. lekad hemmet bihî ve hemme bihâ, lev lâ en raâ burhâne rabbihi, kezâlike li nasrife anhus sûe vel fahşâe, innehu min ibâdinâl muhlesînmuhlesîne. Sponsorlu Bağlantılar bâbe ve kaddet kamîsahu min duburin ve elfeyâ seyyidehâ ledâl bâbbâbi, kâlet mâ cezâu men erâde bi ehlike sûen illâ en yuscene ev azâbun elîmelîmun. hiye râvedetnî an nefsî ve şehide şâhidun min ehlihâ, in kâne kamîsuhu kudde min kubulin fe sadakat ve huve minel kâzibînkâzibîne. in kâne kamîsuhu kudde min duburin fe kezebet ve huve mines sâdikînsâdikîne. lemmâ raâ kamîsahu kudde min duburin kâle innehu min keydikunkunne, inne keydekunne azîmazîmun. Sponsorlu Bağlantılar a’rıd an hâzâ vestagfirî li zenbiki, inneki kunti minel hâtıînhâtıîne. kâle nisvetun fîl medînetimraetul azîzi turâvidu fetâhâ an nefsihî, kad şegafehâ hubbâhubben, innâ le nerâhâ fî dalâlin mubînmubînin. lemmâ semiat bi mekrihinne erselet ileyhinne ve a’tedet lehunne muttekeen ve âtet kulle vâhidetin minhunne sikkînen ve kâletihruc aleyhinnaleyhinne, fe lemmâ raeynehû ekbernehu ve katta’ne eydiyehunne ve kulne hâşe lillâhi mâ hâzâ beşerâbeşeren,in hâzâ illâ melekun kerîmkerîmun. fe zâlikunnellezî lumtunnenî fîhi, ve lekad râvedtuhu an nefsihî festa’samfesta’same, ve le in lem yef’al mâ âmuruhu le yuscenenne ve le yekûnen mines sâgırînsâgırîne. rabbis sicnu ehabbu ileyye mimmâ yed’ûnenî ileyhi, ve illâ tasrif annî keydehunne asbu ileyhinne ve ekun minel câhilîncâhilîne. Sponsorlu Bağlantılar lehu rabbuhu fe sarafe anhu keydehunnkeydehunne, innehu huves semîul alîmalîmu. bedâlehum min ba’di mâ raevul âyâti le yescununnehu hattâ hînhînin. dehale meahus sicne feteyâni, kâle ehaduhumâ innî erânî a’sıru hamrâhamren, ve kâlel âharu innî erânî ahmilu fevka ra’sî hubzen te’kulut tayru minhu, nebbi’nâ bi te’vîlihî, innâ nerâke minel muhsinînmuhsinîne. lâ ye’tikumâ taâmun turzekânihî illâ nebbe’tukumâ bi te’vîlihî kable en ye’tiyekumâ, zâlikumâ mimmâ allemenî rabbî, innî teraktu millete kavmin lâ yu’minûne billâhi ve hum bil âhiratihum kâfirûnkâfirûne. millete âbâî ibrâhîme ve ishâka ve ya’kûbya’kûbe, mâ kâne lenâ en nuşrike billâhi min şey’in, zâlike min fadlillâhi aleynâ ve alân nâsi ve lâkinne ekseren nâsi lâ yeşkurûnyeşkurûne. sâhibeyis sicni e erbâbun muteferrikûne hayrun emillâhul vâhıdul kahhârkahhâru. ta’budûne min dûnihî illâ esmâen semmeytumûhâ entum ve âbâukum mâ enzelallâhu bihâ min sultânsultânin, inil hukmu illâ lillâhlillâhi, emere ellâ ta’budû illâ iyyâhu, zâliked dînul kayyimu ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûnya’lemûne. Sponsorlu Bağlantılar sâhıbeyis sicni emmâ ehadukumâ fe yeskî rabbehu hamrâhamren, ve emmâl âharu fe yuslebu fe te’kulut tayru min ra’sihî, kudiyel emrullezî fîhi kâle lillezî zanne ennehu nâcin minhumâzkurnî inde rabbike fe ensâhuş şeytânu zikre rabbihî fe lebise fîs sicni bid’a sinînsinîne. Sponsorlu Bağlantılar kâlel meliku innî erâ seb’a bakarâtin simânin ye’kuluhunne seb’un icâfun ve seb’a sunbulâtin hudrin ve uhara yâbisât yâbisâtin, yâ eyyuhâl meleu eftûnî fî ru’yâye in kuntum lir ru’yâ ta’burûnta’burûne. adgâsu ahlâmahlâmin, ve mâ nahnu bi te’vîlil ahlâmi bi âlimînâlimîne. kâlellezî necâ minhumâ veddekere ba’de ummetin ene unebbiukum bi te’vîlihî fe eyyuhâs sıddîku eftinâ fî seb’ı bakarâtin simânin ye’kuluhunne seb’un icâfun ve seb’ı sunbulâtin hudrin ve uhare yâbisâtin, leallî erciu ilân nâsi leallehum ya’lemûnya’lemûne. tezraûne seb’a sinîne deebâdeeben, fe mâ hasadtum fe zerûhu fî sunbulihî illâ kalîlen mimmâ te’kulûnte’kulûne. ye’tî min ba’di zâlike seb’un şidâdun ye’kulne mâ kaddemtum lehunne illâ kalîlen mimmâ tuhsinûntuhsinûne. ye’tî min ba’di zâlike âmun fîhi yugâsun nâsu ve fîhi ya’sırûnya’sırûne. kâlel meliku’tûnî bihî, fe lemmâ câehur resûlu kâlerci’ ilâ rabbike fes’elhu mâ bâlun nisvetillâtî katta’ne eydiyehunneydiyehunne, inne rabbî bi keydihinne alîmalîmun. mâ hatbukunne iz râvedtunne yûsufe an nefsihî, kulne hâşe lillâhi mâ alimnâ aleyhi min sûin, kâletimraetul azîzil âne hashasal hakku ene râvedtuhu an nefsihî ve innehu le mines sâdikînsâdikîne. li ya’leme ennî lem ehunhu bil gaybi ve ennallâhe lâ yehdî keydel hâinînhâinîne. mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûi illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîmrahîmun. kâlel meliku’tûnî bihî estahlishu li nefsî, fe lemmâ kellemehu kâle innekel yevme ledeynâ mekînun emînemînun. alâ hazâinil ardardı, innî hafîzun alîmalîmun. kezâlike mekkennâ li yûsufe fîl ardardı, yetebevveu minhâ haysu yeşâu, nusîbu bi rahmetinâ men neşâu ve lâ nudîu ecrel muhsinînmuhsinîne. le ecrul âhırati hayrun lillezîne âmenû ve kânû yettekûnyettekûne. câe ihvetu yûsufe fe dehalû aleyhi fe arafehum ve hum lehu munkirûnmunkirûne. lemmâ cehhezehum bi cehâzihim kâle’tûnî bi ahin lekum min ebîkum, e lâ terevne ennî ûfîl keyle ve ene hayrul munzilînmunzilîne. in lem te’tûnî bihî fe lâ keyle lekum indî ve lâ se nurâvidu anhu ebâhu ve innâ le fâ’ilûnfâ’ilûne. kâle li fityânihic’alû bidâatehum fî rihâlihim, leallehum ya’rifûnehâ izânkalebû ilâ ehlihim leallehum yerci’ûnyerci’ûne. lemmâ raceû ilâ ebîhim kâlû yâ ebânâ munia minnâl keylu fe ersil meanâ ehânâ nektel ve innâ lehu le hâfizûnhâfizûne. hel âmenukum aleyhi illâ kemâ emintukum alâ ahîhi min kablkablu, fallâhu hayrun hâfizâhâfizen ve huve erhamur râhimînrâhimîne. lemmâ fetahû metâahum vecedû bidâatehum ruddet ileyhim, kâlû yâ ebânâ mâ nebgî, hâzihî bidâatunâ ruddet ileynâ, ve nemîru ehlenâ ve nahfazu ehânâ ve nezdâdu keyle beîr beîrin, zâlike keylun yesîryesîrun. len ursilehu meakum hattâ tu’tûni mevsikan minallâhi le te’tunnenî bihî illâ en yuhâta bikum, fe lemmâ âtevhu mevsikahum kâlallâhu alâ mâ nekûlu vekîlvekîlun. kâle yâ beniyye lâ tedhulû min bâbin vâhidin vedhulû min ebvâbin muteferrikatin, ve mâ ugnî ankum minallâhi min şey’in, inil hukmu illâ lillâhlillâhi, aleyhi tevekkeltu ve aleyhi felyetevekkelil mutevekkilûnmutevekkilûne. lemmâ dehalû min haysu emerehum ebûhum, mâ kâne yugnî anhum minallâhi min şey’in illâ hâceten fî nefsi ya’kûbe kadâhâ, ve innehu le zû ilmin limâ allemnâhu ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûnya’lemûne. lemmâ dehalû alâ yûsufe âvâ ileyhi ehâhu, kâle innî ene ahûke fe lâ tebteis bimâ kânû ya’melûnya’melûne. lemmâ cehhezehum bi cehâzihim ceales sikâyete fî rahli ahîhi, summe ezzene muezzinun eyyetuhâl îru innekum le sârikûnsârikûne. ve akbelû aleyhim mâzâ tefkidûntefkidûne. nefkıdu suvâal meliki ve li men câe bihî hımlu beîrin ve ene bihî za’îmza’îmun. tallâhi lekad alimtum mâ ci’nâ li nufside fîl ardı ve mâ kunnâ sârikînsârikîne. fe mâ cezâuhû in kuntum kâzibînkâzibîne. cezâuhu men vucide fî rahlihî fe huve cezâuhu, kezâlike neczîz zâlimînzâlimîne. bedee bi ev’ıyetihim kable viâi ahîhi, summestahracehâ min viâi ahîhi, kezâlike kidnâ li yûsufyûsufe, mâ kâne li ye’huze ehâhu fî dînil meliki, illâ en yeşâallâhyeşâallâhu, nerfeu deracâtin men neşâu, ve fevka kulli zî ilmin alîmalîmun. in yesrık fe kad seraka ahun lehu min kablkablu, fe eserrahâ yûsufu fî nefsihî ve lem yubdihâ lehum kâle entum şerrun mekânâmekânen, vallâhu a’lemu bimâ tasifûntasifûne. yâ eyyuhâl azîzu inne lehû eben şeyhan kebîran fe huz ehadenâ mekânehu, innâ nerâke minel muhsinînmuhsinîne. maâzallâhi en ne’huze illâ men vecednâ metâanâ indehû innâ izen le zâlimûnzâlimûne. lemmâstey’esû minhu halasû neciyyâneciyyen, kâle kebîruhum e lem ta’lemû enne ebâkum kad ehaze aleykum mevsikan minallâhi ve min kablu mâ ferrattum fî yûsufyûsufe, fe len ebrahal arda hattâ ye’zene lî ebî ev yahkumallâhu lî ve huve hayrul hâkimînhâkimîne. ilâ ebîkum fe kûlû yâ ebânâ innebneke seraka, ve mâ şehidnâ illâ bimâ alimnâ ve mâ kunnâ lil gaybi hâfizînhâfizîne. karyetelletî kunnâ fîhâ vel îralletî akbelnâ fîhâ, ve innâ le sâdikûnsâdikûne. bel sevvelet lekum enfusukum emrâemren, fe sabrun cemîlcemîlun, asâllâhu en ye’tiyenî bihim cemî’âcemî’an, innehu huvel alîmul hakîmhakîmu. tevellâ anhum ve kâle yâ esefâ alâ yûsufe vebyaddat aynâhu minel huzni fe huve kezîmkezîmun. tallâhi tefteu tezkuru yûsufe hattâ tekûne haradan ev tekûne minel hâlikînhâlikîne. innemâ eşkû bessî ve huznî ilâllâhi ve a’lemu minallâhi mâ lâ ta’lemûnta’lemûne. beniyyezhebû fe tehassesû min yûsufe ve ahîhi ve lâ tey’esû min ravhillâhravhillâhi, innehu lâ yey’esu min ravhillâhi illâl kavmul kâfirûnkâfirûne. lemmâ dehalû aleyhi kâlû yâ eyyuhâl azîzu messenâ ve ehlenâd durru ve ci’nâ bi bidâatin muzcâtin fe evfi lenâl keyle ve tesaddak aleynâ, innallâhe yeczîl mutesaddikînmutesaddikîne. hel alimtum mâ fealtum bi yûsufe ve ahîhi iz entum câhilûncâhilûne. e inneke le ente yûsufyûsufu, kâle ene yûsufu ve hâzâ ahî kad mennallâhu aleynâ, innehu men yettekı ve yasbir fe innallâhe lâ yudî’u ecrel muhsinînmuhsinîne. tallâhi lekad âserekellâhu aleynâ ve in kunnâ le hâtıînhâtıîne. lâ tesrîbe aleykumul yevmyevme, yagfirullâhu lekum ve huve erhamur râhimînrâhimîne. bi kamîsî hâzâ fe elkûhu alâ vechi ebî ye’ti basîrâbasîran, ve’tûnî bi ehlikum ecmaînecmaîne. lemmâ fasalatil’îru kâle ebûhum innî le ecidu rîha yûsufe lev lâ en tallâhi inneke le fî dalâlikel kadîmkadîmi. lemmâ en câel beşîru elkâhu alâ vechihî fertedde basîrâbasiran, kâle e lem ekul lekum innî a’lemu minallâhi mâ lâ ta’lemûnta’lemûne. yâ ebânâstagfir lenâ zunûbenâ innâ kunnâ hâtıînhâtıîne. sevfe estagfiru lekum rabbî, innehu huvel gafûrur rahîmrahîmu. lemmâ dehalû alâ yûsufe âvâ ileyhi ebeveyhi ve kâledhulû mısra in şâallâhu âminînâminîne. rafea ebeveyhi alâl arşı ve harrû lehu succedâsucceden, ve kâle yâ ebeti hâzâ te’vîlu ru’yâye min kablu kad cealehâ rabbî hakkâhakkan, ve kad ahsene bî iz ahracenî mines sicni ve câe bikum minel bedvi min ba’di en nezegaş şeytânu beynî ve beyne ıhvetî, inne rabbî latîfun limâ yeşâu, innehu huvel alîmul hakîmhakîmu. kad âteytenî minel mulki ve allemtenî min te’vîlil ehâdîsehâdîsi, fâtıras semâvâti vel ardı ente veliyyî fîd dunyâ vel âhırati, teveffenî muslimen ve elhıknî bis sâlihînsâlihîne. min enbâil gaybi nûhîhi ileyke, ve mâ kunte ledeyhim iz ecmaû emrehum ve hum yemkurûnyemkurûne. mâ ekserun nâsi ve lev haraste bi mu’minînmu’minîne. mâ tes’eluhum aleyhi min ecrecrin, in huve illâ zikrun lil âlemînâlemîne. keeyyin min âyetin fîs semâvâti vel ardı yemurrûne aleyhâ ve hum anhâ mu’ridûnmu’ridûne. mâ yu’minu ekseruhum billâhi illâ ve hum muşrikûnmuşrikûne. fe eminû en te’tiyehum gâşiyetun min azâbillâhi ev te’tiyehumus sâatu bagteten ve hum lâ yeş’urûnyeş’urûne. hâzihî sebîlî ed’û ilâllâhi alâ basîratin ene ve menittebeanî, ve subhânallâhi ve mâ ene minel muşrikînmuşrikîne. mâ erselnâ min kablike illâ ricâlen nûhî ileyhim min ehlil kurâ, e fe lem yesîrû fîl ardı fe yanzurû keyfe kâne âkıbetullezîne min kablihim, ve le dârul âhırati hayrun lillezînettekav, e fe lâ ta’kılûnta’kılûne. izâstey’eser rusulu ve zannû ennehum kad kuzibû câehum nasrunâ fe nucciye men neşâu, ve lâ yureddu be’sunâ anil kavmil mucrimînmucrimîne. kâne fî kasasıhim ibratun li ulîl elbâbelbâbi, mâ kâne hadîsen yufterâ ve lâkin tasdîkallezî beyne yedeyhi ve tafsîle kulli şey’in ve huden ve rahmeten li kavmin yu’minûnyu’minûne.Yusuf Suresinin Arapça OkunuşuYusuf Suresinin Arapça OkunuşuYusuf Suresinin Arapça OkunuşuYusuf Suresinin Arapça OkunuşuYusuf Suresinin Arapça OkunuşuYusuf Suresinin Arapça OkunuşuYusuf Suresinin Arapça OkunuşuYusuf Suresinin Arapça OkunuşuYusuf Suresinin Arapça OkunuşuYusuf Suresinin Arapça OkunuşuYusuf Suresinin Arapça OkunuşuYusuf Suresinin Arapça OkunuşuYusuf Suresinin Arapça OkunuşuYusuf Suresinin Arapça OkunuşuYusuf Suresinin Arapça OkunuşuYusuf Suresinin AnlamıNOT AYETLERİN TÜRKÇE MEALLERİ, DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ RESMİ İNTERNET SİTESİNDEN ve Rahîm olan Allah’ın adıylaElif Lâm Râ. Bunlar, apaçık Kitabın âyetleridir. ﴾1﴿Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an olarak indirdik. ﴾2﴿Sana bu Kur’an’ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Halbuki daha önce sen bunlardan habersiz idin. ﴾3﴿Hani Yûsuf babasına, “Babacığım! Gerçekten ben rüyada on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana boyun eğiyorlardı” demişti. ﴾4﴿Babası, şöyle dedi “Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma. Yoksa, sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.” ﴾5﴿“İşte Rabbin seni böylece seçecek, sana rüyada görülen olayların yorumunu öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak’a nimetlerini tamamladığı gibi sana ve Yakub soyuna da tamamlayacaktır. Şüphesiz Rabbin hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” ﴾6﴿Andolsun, Yûsuf ve kardeşlerinde hakikati arayıp soranlar için ibretler vardır. ﴾7﴿Kardeşleri dediler ki “Biz güçlü bir topluluk olduğumuz halde Yûsuf ve kardeşi Bünyamin babamıza bizden daha sevgilidir. Doğrusu babamız açık bir yanılgı içindedir.” ﴾8﴿“Yûsuf’u öldürün veya onu bir yere atın ki babanız sadece size yönelsin. Ondan sonra tövbe edip salih kimseler olursunuz.” ﴾9﴿Onlardan bir sözcü, “Yûsuf’u öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine bırakın ki geçen kervanlardan biri onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın” dedi. ﴾10﴿Babalarına şöyle dediler “Ey babamız! Yûsuf hakkında bize neden güvenmiyorsun? Halbuki biz onun iyiliğini isteyen kişileriz.” ﴾11﴿“Yarın onu bizimle beraber gönder de gezip oynasın. Şüphesiz biz onu koruruz.” ﴾12﴿Babaları “Doğrusu onu götürmeniz beni üzer, siz ondan habersiz iken onu kurt yer diye korkuyorum.” ﴾13﴿Onlar da, “Andolsun biz kuvvetli bir topluluk iken onu kurt yerse o takdirde biz gerçekten hüsrana uğramış oluruz” dediler. ﴾14﴿Yûsuf’u götürüp kuyunun dibine bırakmaya karar verdikleri zaman biz de O’na, “Andolsun, senin Yûsuf olduğunun farkında değillerken onların bu işlerini sen kendilerine haber vereceksin” diye vahyettik. ﴾15﴿Yûsuf’u kuyuya bırakıp akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler. ﴾16﴿“Ey babamız! Biz yarışa girmiştik. Yûsuf’u da eşyamızın yanında bırakmıştık. Bir de ne görelim O’nu kurt yemiş. Her ne kadar doğru söylesek de sen bize inanmazsın” dediler.﴾17﴿Bir de üzerine, sahte bir kan bulaştırılmış gömleğini getirdiler. Yakub dedi ki “Hayır! Nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Anlattıklarınıza karşı yardımı istenilecek de ancak Allah’tır.” ﴾18﴿Bir kervan gelmiş sucularını suya göndermişlerdi. Sucu kovasını kuyuya salınca “Müjde! Müjde, İşte bir oğlan!” dedi. O’nu alıp bir ticaret malı olarak sakladılar. Oysa Allah, onların yaptıklarını biliyordu. ﴾19﴿O’nu ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar. Zaten ona değer vermiyorlardı. ﴾20﴿O’nu satın alan Mısırlı kişi hanımına dedi ki “Ona iyi bak. Belki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz.” İşte böylece biz Yûsuf’u o yere Mısır’a yerleştirdik ve ona rüyadaki olayların yorumunu öğretelim diye böyle yaptık. Allah işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler. ﴾21﴿Olgunluk çağına erişince O’na hikmet ve ilim verdik. İşte biz, iyi davrananları böyle mükâfatlandırırız. ﴾22﴿Evinde bulunduğu kadın gönlünü ona kaptırıp ondan arzuladığı şeyi elde etmek istedi ve kapıları kilitleyerek “Haydi gelsene!” dedi. O ise, “Allah’a sığınırım, çünkü o kocan benim efendimdir, bana iyi baktı. Şüphesiz zalimler kurtuluşa eremezler” dedi. ﴾23﴿Andolsun kadın ona göz koyup istek duymuştu. Eğer Rabbinin delilini görmemiş olsaydı Yûsuf da ona istek duyacaktı. Biz ondan kötülüğü ve fuhşu uzaklaştırmak için işte böyle yaptık. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı. ﴾24﴿İkisi de kapıya koştular. Kadın Yûsuf’un gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında hanımın efendisine rastladılar. Kadın dedi ki “Senin ailene kötülük yapmak isteyenin cezası, ancak zindana atılmak veya can yakıcı bir azaptır.” ﴾25﴿Yûsuf, “O benden arzusunu elde etmek istedi” dedi. Kadının ailesinden bir şahit de şöyle şahitlik etti “Eğer onun gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, O Yûsuf yalancılardandır.”﴾26﴿“Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa kadın yalan söylemiştir. O Yûsuf ise, doğru söyleyenlerdendir.” ﴾27﴿Kadının kocası Yûsuf’un gömleğinin arkadan yırtıldığını görünce dedi ki “Şüphesiz bu, siz kadınların tuzağıdır. Şüphesiz sizin tuzağınız çok büyüktür.” ﴾28﴿“Ey Yûsuf! Sen bundan sakın kimseye bahsetme. Ey Kadın, sen de günahının bağışlanmasını dile. Çünkü sen günah işleyenlerdensin.” ﴾29﴿Şehirde bir takım kadınlar, “Aziz’in karısı, hizmetçisi olan delikanlısından murad almak istemiş. Ona olan aşkı yüreğine işlemiş. Şüphesiz biz onu açık bir sapıklık içinde görüyoruz” dediler. ﴾30﴿Kadın, bunların dedikodularını işitince haber gönderip onları çağırdı. ziyafet düzenleyip onlar için oturup yaslanacakları yer hazırladı. Her birine birer de bıçak verdi ve Yûsuf’a, “Çık karşılarına” dedi. Kadınlar Yûsuf’u görünce onu pek büyüttüler ve şaşkınlıkla ellerini kestiler. “Haşa! Allah için, bu bir insan değil, ancak şerefli bir melektir” dediler. ﴾31﴿Bunun üzerine kadın onlara dedi ki “İşte bu, beni hakkında kınadığınız kimsedir. Andolsun, ben ondan murad almak istedim. Fakat o iffetinden dolayı bundan kaçındı. Andolsun, eğer emrettiğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve zillete uğrayanlardan olacak.” ﴾32﴿Yûsuf, “Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir. Onların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan onlara meyleder ve cahillerden olurum” dedi. ﴾33﴿Rabbi onun duasını kabul etti ve kadınların tuzaklarını ondan uzaklaştırdı. Şüphesiz ki o, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. ﴾34﴿Sonra onlar, Yûsuf’un suçsuzluğunu ortaya koyan delilleri gördükten sonra yine de mutlaka onu bir süre zindana atmayı uygun buldular. ﴾35﴿Onunla beraber zindana iki delikanlı daha girdi. Biri, “Ben rüyamda şaraplık üzüm sıktığımı gördüm” dedi. Diğeri, “Ben de rüyamda başımın üzerinde, kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bize bunun yorumunu haber ver. Şüphesiz biz seni iyilik yapanlardan görüyoruz” dedi. ﴾36﴿Yûsuf dedi ki “Sizin yiyeceğiniz yemek size gelmeden önce onun ne olduğunu bildiririm. Bu, bana Rabbimin öğrettiklerindendir. Ben, Allah’a inanmayan ve ahireti inkar eden bir milletin dinini bıraktım.”﴾37﴿“Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum. Bizim Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız söz konusu olamaz. Bu, bize ve insanlara Allah’ın bir lütfudur, fakat insanların çoğu şükretmezler.” ﴾38﴿“Ey zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı ilahlar mı daha iyidir, yoksa mutlak hakimiyet sahibi olan tek Allah mı?” ﴾39﴿“Siz Allah’ı bırakıp; sadece sizin ve atalarınızın taktığı bir takım isimlere düzmece ilahlara tapıyorsunuz. Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm ancak Allah’a aittir. O, kendisinden başka hiçbir şeye tapmamanızı emretmiştir. İşte en doğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” ﴾40﴿“Ey zindan arkadaşlarım! Rüyanızın yorumuna gelince, biriniz efendisine şarap sunacak, diğeri ise asılacak ve kuşlar başından yiyecektir. Yorumunu sorduğunuz iş böylece kesinleşmiştir.” ﴾41﴿Yûsuf, onlardan kurtulacağını düşündüğü kişiye, “Efendinin yanında beni an”, dedi. Fakat şeytan O’nu efendisine hatırlatmayı unutturdu da bu yüzden o, birkaç yıl daha zindanda kaldı.﴾42﴿Kral, “Ben rüyamda yedi semiz ineği, yedi zayıf ineğin yediğini; ayrıca yedi yeşil başak ve yedi de kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, rüyamı bana yorumlayın” dedi. ﴾43﴿Dediler ki “Bunlar karma karışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilmiyoruz.” ﴾44﴿Zindandaki iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zamandan sonra Yûsuf’u hatırladı ve, “Ben size onun yorumunu haber veririm, hemen beni zindana gönderin” dedi. ﴾45﴿Zindana varınca, “Yûsuf! Ey doğru sözlü! Rüyada yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yemesi, bir de yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak hakkında bize yorum yap. Ümid ederim ki vereceğin bilgi ile insanlara dönerim de onlar da senin değerini bilirler” dedi. ﴾46﴿Yûsuf dedi ki “Yedi yıl âdetiniz üzere ekin ekeceksiniz. Yiyeceğiniz az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında bırakın.” ﴾47﴿“Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, saklayacağınız az bir miktar hariç bu yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek.” ﴾48﴿“Sonra bunun ardından insanların yağmura kavuşacağı bir yıl gelecek. O zaman bol rızka kavuşup şıra ve yağ sıkacaklar.” ﴾49﴿Kral, “Onu bana getirin” dedi. Elçi Yûsuf’a gelince Yûsuf dedi ki “Efendine dön de ellerini kesen o kadınların derdi ne idi, diye sor. Şüphesiz Rabbim onların hilesini hakkıyla bilendir.” ﴾50﴿Kral kadınlara, “Yûsuf’tan murad almak istediğiniz zaman derdiniz ne idi?” dedi. Kadınlar, “Haşa! Allah için, biz onun bir kötülüğünü bilmiyoruz” dediler. Aziz’in karısı ise, “Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ondan ben murad almak istedim. Şüphesiz Yûsuf doğru söyleyenlerdendir” dedi. ﴾51﴿Yûsuf, “Benim böyle yapmam, Aziz’in; yokluğunda, benim kendisine hainlik etmediğimi ve Allah’ın, hainlerin tuzaklarını başarıya ulaştırmayacağını bilmesi içindi” dedi. ﴾52﴿“Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi. ﴾53﴿Kral, “Onu bana getirin, onu özel olarak yanıma alayım”, dedi. Onunla konuşunca dedi ki “Şüphesiz bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir bir kişisin.” ﴾54﴿Yûsuf, “Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir kişiyim” dedi. ﴾55﴿Böylece Yûsuf’a, dilediği yerde oturmak üzere ülkede imkan ve iktidar verdik. Biz rahmetimizi istediğimize veririz ve iyi davrananların mükâfatını zayi etmeyiz. ﴾56﴿Elbette ki, ahiret mükâfatı, inananlar ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha iyidir. ﴾57﴿Derken Yûsuf’un kardeşleri çıkageldiler ve yanına girdiler. Yûsuf onları tanıdı, onlar ise Yûsuf’u tanımıyorlardı. ﴾58﴿Yûsuf onların yüklerini hazırlatınca dedi ki “Sizin baba bir kardeşinizi de bana getirin. Görmüyor musunuz, ölçeği tam dolduruyorum ve ben misafir ağırlayanların en iyisiyim.” ﴾59﴿“Eğer onu bana getirmezseniz, artık benim yanımda size verilecek tek ölçek zahire bile yoktur ve bir daha da bana yaklaşmayın.” ﴾60﴿Dediler ki “Onu babasından isteyeceğiz ve muhakkak bunu yaparız.” ﴾61﴿Yûsuf adamlarına dedi ki “Onların ödedikleri zahire bedellerini yüklerinin içine koyun. Umulur ki ailelerine varınca onu anlarlar da belki yine dönüp gelirler.” ﴾62﴿Onlar, babalarına döndüklerinde, “Ey babamız! Bize artık zahire verilmeyecek. Kardeşimizi Bünyamin’i bizimle gönder ki zahire alalım. Onu biz elbette koruruz” dediler. ﴾63﴿Yakub onlara, “Onun hakkında size ancak, daha önce kardeşi hakkında güvendiğim kadar güvenebilirim! Allah en iyi koruyandır ve O, merhametlilerin en merhametlisidir” dedi. ﴾64﴿Yüklerini açıp zahire bedellerinin kendilerine geri verildiğini gördüler. “Ey babamız! Daha ne isteriz? İşte ödediğimiz bedeller de bize geri verilmiş. Onunla yine ailemize yiyecek getirir, kardeşimizi korur ve bir deve yükü zahire de fazladan alırız. Çünkü bu getirdiğimiz az bir zahiredir” dediler. ﴾65﴿Babaları, “Kuşatılıp çaresiz durumda kalmanız hariç, onu bana geri getireceğinize dair Allah adına sağlam bir söz vermedikçe, onu sizinle göndermeyeceğim” dedi. Ona güvencelerini verdiklerinde, “Allah söylediklerimize vekildir” dedi. ﴾66﴿Sonra da, “Ey oğullarım! Bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ama Allah’tan gelecek hiçbir şeyi sizden uzaklaştıramam. Hüküm ancak Allah’ındır. Ben ona tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnız ona tevekkül etsinler” dedi. ﴾67﴿Babalarının emrettiği şekilde ayrı kapılardan girdiklerinde bile bu, Allah’tan gelecek hiçbir şeyi onlardan uzaklaştıracak değildi. Sadece Yakub içindeki bir dileği ortaya koymuş oldu. Şüphesiz o, biz kendisine öğrettiğimiz için bilgi sahibidir. Fakat insanların çoğu bilmezler. ﴾68﴿Yûsuf’un huzuruna girdiklerinde; o, kardeşi Bünyamin’i yanına bağrına bastı ve gizlice “Haberin olsun ben senin kardeşinim, artık onların yaptıklarına üzülme” dedi. ﴾69﴿Yûsuf onların yüklerini hazırlatırken su kabını kardeşinin yüküne koydurdu. Sonra da bir çağırıcı şöyle seslendi “Ey kervancılar! Siz hırsızsınız.” ﴾70﴿Yûsuf’un kardeşleri onlara dönerek, “Ne yitirdiniz?” dediler. ﴾71﴿Onlar, “Hükümdar’ın su kabını yitirdik. Onu getirene bir deve yükü ödül var. Ben buna kefilim” dediler. ﴾72﴿Dediler ki “Allah’a andolsun, siz de biliyorsunuz ki biz bu ülkede fesat çıkarmaya gelmedik, hırsız da değiliz.” ﴾73﴿Onlar, “Eğer yalancı iseniz, hırsızlığın cezası nedir?” dediler. ﴾74﴿Onlar da “Cezası, su kabı kimin yükünde bulunursa o kimsenin kendisinin alıkonması onun cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız” dediler. ﴾75﴿Bunun üzerine Yûsuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya başladı. Sonra su kabını kardeşinin yükünden çıkardı. İşte biz Yûsuf’a böyle bir plan öğrettik. Yoksa kralın kanunlarına göre kardeşini alıkoyamazdı. Ancak Allah’ın dilemesi başka. Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır. ﴾76﴿Dediler ki “Eğer o çalmışsa, daha önce onun bir kardeşi de çalmıştı.” Yûsuf bunu içinde sakladı ve onlara belli etmedi. İçinden, “Siz kötü bir durumdasınız; anlattığınızı Allah çok daha iyi biliyor” dedi. ﴾77﴿Onlar, Yûsuf’a “Ey güçlü vezir! Bunun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizden birini alıkoy. Şüphesiz biz senin iyilik edenlerden olduğunu görüyoruz” dediler. ﴾78﴿Yûsuf, “Malımızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını tutmaktan Allah’a sığınırız. Şüphesiz biz o takdirde zulmetmiş oluruz” dedi. ﴾79﴿Ondan ümitlerini kesince, kendi aralarında konuşmak üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri dedi ki “Babanızın Allah adına sizden söz aldığını, daha önce de Yûsuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Artık babam bana izin verinceye veya Allah, hakkımda hükmedinceye kadar buradan asla ayrılmayacağım. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.” ﴾80﴿“Siz babanıza dönün ve deyin ki “Ey babamız! Şüphesiz oğlun hırsızlık etti, biz ancak bildiğimize şahitlik ettik. Sana söz verdiğimiz zaman gaybı oğlunun hırsızlık edeceğini bilemezdik.” ﴾81﴿“Bulunduğumuz kent halkına ve aralarında olduğumuz kervana da sor. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz.” ﴾82﴿Yakup, “Nefisleriniz sizi bir iş yapmağa sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Umulur ki Allah onların hepsini bana getirir. Çünkü O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir” dedi. ﴾83﴿Onlardan yüz çevirdi ve, “Vah! Yûsuf’a vah!” dedi ve üzüntüden iki gözüne ak düştü. O artık acısını içinde saklıyordu. ﴾84﴿Oğulları, “Allah’a yemin ederiz ki, sen hâlâ Yusuf’u anıp duruyorsun. Sonunda üzüntüden eriyip gideceksin veya helâk olacaksın” dediler. ﴾85﴿Yakub, “Ben tasa ve üzüntümü ancak Allah’a arz ederim. Ben Allah tarafından sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim” dedi. ﴾86﴿“Ey oğullarım! Gidin Yûsuf’u ve kardeşini araştırın. Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.” ﴾87﴿Bunun üzerine Mısır’a dönüp Yûsuf’un yanına girdiklerinde, “Ey güçlü vezir! Bize ve ailemize darlık ve sıkıntı dokundu. Değersiz bir sermaye ile geldik. Zahiremizi tam ölç, ayrıca bize sadaka ver. Şüphesiz Allah sadaka verenleri mükafatlandırır” dediler. ﴾88﴿Yûsuf dedi ki “Siz henüz cahil kimseler iken Yûsuf ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?” ﴾89﴿Kardeşleri, “Yoksa sen, sen Yûsuf musun?” dediler. O da, “Ben Yûsuf’um, bu da kardeşim. Allah bize iyilikte bulundu. Çünkü, kim kötülükten sakınır ve sabrederse şüphesiz Allah iyilik yapanların mükafatını zayi etmez” dedi. ﴾90﴿Dediler ki “Allah’a andolsun, gerçekten Allah seni bize üstün kıldı. Gerçekten biz suç işlemiştik.” ﴾91﴿Yûsuf dedi ki “Bugün size kınama yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhametlilerin en merhametlisidir. ﴾92﴿Bu gömleğimi götürün de babamın yüzüne koyun ki, gözleri açılsın ve bütün ailenizi bana getirin” dedi. ﴾93﴿Kervan Mısır’dan ayrılınca babaları, “Bana bunak demezseniz, şüphesiz ben Yûsuf’un kokusunu alıyorum” dedi.﴾94﴿Onlar da, “Allah’a yemin ederiz ki sen hâlâ eski şaşkınlığındasın” dediler. ﴾95﴿Müjdeci gelip gömleği Yakub’un yüzüne koyunca gözleri açılıverdi. Yakup, “Ben size, Allah tarafından, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim demedim mi?” dedi. ﴾96﴿Oğulları, “Ey babamız! Allah’tan suçlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten suçlu idik” dediler. ﴾97﴿Yakub, “Rabbimden sizin bağışlanmanızı dileyeceğim. Şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi. ﴾98﴿Mısır’a gidip Yûsuf’un huzuruna girdiklerinde; Yûsuf ana babasını bağrına bastı ve “Allah’ın iradesi ile güven içinde Mısır’a girin” dedi. ﴾99﴿Ana babasını tahtın üzerine çıkardı. Hepsi ona Yûsuf’a saygı ile eğildiler. Yûsuf dedi ki “Babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra; Rabbim beni zindandan çıkararak ve sizi çölden getirerek bana çok iyilikte bulundu. Şüphesiz Rabbim, dilediği şeyde nice incelikler sergileyendir. Şüphesiz O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” ﴾100﴿“Rabbim! Gerçekten bana mülk verdin ve bana sözlerin yorumunu öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünyada ve ahirette sen benim velimsin. Benim canımı müslüman olarak al ve beni iyilere kat.” ﴾101﴿İşte bu kıssa, gayb haberlerindendir. Onu sana biz vahiy yolu ile bildiriyoruz. Yoksa onlar tuzak kurarak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin. ﴾102﴿Sen ne kadar şiddetle arzu etsen de insanların çoğu inanacak değillerdir. ﴾103﴿Halbuki sen buna karşılık onlardan bir ücret de istemiyorsun. O Kur’an âlemler içinde ancak bir öğüttür. ﴾104﴿Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki yanlarına uğrarlar da onlardan yüzlerini çevirerek geçerler. ﴾105﴿Onların çoğu Allah’a ancak ortak koşarak inanırlar. ﴾106﴿Yoksa Allah tarafından kendilerini kuşatacak bir azabın gelmeyeceğinden veya onlar farkında olmadan kıyametin ansızın gelip çatmayacağından emin mi oldular? ﴾107﴿De ki “İşte bu benim yolumdur. Ben ve bana uyanlar bilerek Allah’a çağırırız. Allah’ın şanı yücedir. Ben Allah’a ortak koşanlardan değilim.” ﴾108﴿Biz senden önce de, memleketler halkından ancak kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. Yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden önce gelenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Elbette ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha iyidir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?﴾109﴿Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hale gelip yalanlandıklarını düşündükleri sırada, onlara yardımımız geldi de, böylece dilediğimiz kimseler kurtuluşa erdirildi. Azabımız ise, suçlular topluluğundan geri çevrilemez. ﴾110﴿Andolsun ki, onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır. Kur’an uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi ayrı ayrı açıklayan ve inanan bir toplum için de bir yol gösterici ve bir rahmettir. ﴾111﴿

yusuf suresi 100 ayet okunuşu